Yağmalanan doğa faturayı kesiyor…!,
Ne yazık ki gözbebeğimiz İstanbul şiddetli bir yağmur alınca afet bölgesine dönüştü. Can ve mal kaybı var. Ekranlardaki İlkel ve acıklı görüntüler içimizi sızlattı.
Bunun böyle olacağı da çoktan belliydi. Yıllardır yazdım, çizdim. Son yıllarda imar hareketlerini köşe dönmenin ve siyasi rant edinmenin yasal ve kolay yolu olarak algılayan zihniyet Istanbul’u yağmaladı. IBB Meclisi İmar komisyonu parsel bazında binlerce tadilat yaptı, Ankara’dan tepeden inme planlar geldi, son yeşil alanlar imara açıldı, az imarı olan yerlerin imar hakları kat be kat yükseltildi. ‘Bal tutan parmağını yalar’, ‘alan memnun veren memnun’ sistemi egemen oldu. İstanbul altyapısının taşıyamayacağı bir yükle yüklendi ve yüklenmeye devam ediyor.
Çarpık şehirciliğin sonu… Içim acıyor…!
Sanki başka şehrimiz, yerimiz yokmuş gibi bütün siyasi şov projeleri Istanbul’un sırtına bindirildi. Şehir dört bir yana su, yeşil, hava demeden genişletiliyor.
Avrupa Kültür Başkenti olarak pompaladığımız Istanbul’umuz bir gecede geri kalmış ülkelerdeki görüntülere büründü. Yüce Allah’ın ve Atalarımızın, doğasıyla, kültürüyle, tarihiyle bize bahşettiği bu müstesna Şehri son 30 senede tam anlamıyla bitirdik. Bir Ekümenopolis haline getirdik.
Makyaj Aktı, Kel Göründü…!
Bir Kentin doğasıyla, genleriyle pervasızca oynanmaması gerektiğini defalarca dile getirdim. Ancak dinleyen olmadı. Başkan Adayı oldum seçen olmadı. Imar planları birçok bilimsel parametreye ilaveten Kentin jeolojik, ekolojik, iklimsel, doğal ve topografik verilerine göre hazırlanması gerekirken bunların bir kısmı maalesef ‘ahbap-cavuş’ verilerine göre şekillendi. Daha 15 gün önce IBB de askıdan inen 1/100.000 ölçekli ‘İstanbul Çevre Düzeni Planı’da ümitlerimizi bir kez daha yok etti. Sn. Başbakan’ımızın Ekim ayında ihaleye açmayı planladığı 3. Köprü ve Otoyolları ve ihalesi tamamlanan Araçlar için 2. Tüp Geçiş’i göstermeyen bu ‘sözde’ Istanbul’un Anayasası Planın ‘yamalı bohça’ olacağı daha şimdiden açık seçik görüldü.
Hormonlanan Istanbul’a doğanın tokatı…
Yağmur şiddetliydi. Meteorolojinin gerekli uyarıları yaptığını düşünüyorum. Silivri Çatalca bölgesinde felakaet yaşanmıştı, Kara bulutlar Istanbul’un merkezine doğru akıyordu. Daha öncede Basın Ekspres yolunda benzer bir su taşkını yaşanmış, o zamanki ATV binası sular altında kalmıştı. Buna rağmen tedbir alınamadı. Kurtarma ve yardım çalışmaları da evlere şenlikti.
Istanbul’u bu hale getirenler hesap verirmi…?
Bir kutu baklava çalan küçük çocuklarımızı içeri tıkıyoruz. Peki Kent suçu işleyen, Kentin bilim dışı yapılaşmasına neden olan, Kentin imar rantını pazarlayan zevat ne olacak …?
Hayatını kaybeden vatandaşlarımız nur içinde yatsın. Onlar Kentsel Şehitlerimizdir.
Allah korusun, bir de Depremi düşünün. Yalnız İstanbul değil, Türkiye biter…