“Kayıp Gitmeden”…

Diyaframı biliyorsunuz! Yaşam denetim merkezlerimizden, yaşamamızın en olmazsa olmazı olduğu halde doğrusunu yapamadığımız nefesimizin çalışmasını yaptığı alan…

Diyafram, göğüs kafesini karından ayıran kas ve tendondan oluşan bir bölgemiz…

Normal olarak fonksiyonu bilindiği gibi soluk alıp vermeye yardımcı olmaktır. Fakat insanların çoğu bu bölgeyi korku hislerini ve solumayı engellemek için kullanıyor nedense…

Stres ve bunalımdan da kurtulamayanlar çoğunlukta. Doğru kullanamadıkları durumda vücudun aşağısındakilerin yukarı çıkmaya başlamasıyla diyafram sıkışıyor ve davul derisi gibi gerilir.Biraz açıklamak gerekirse; kas-kiriş karışımı bir organ olan diyafram, göğüs kafesine bağlıdır. En büyük görevi solunum olduğundan çalışmasını beynin iki diyafram siniri aracılığı ile yapar. Diyafram üç delikle yemek borusuna, aorta ve alt ana toplardamara açılır.Nefes aldığımızda kasılır ve düzleşir. Göğüs ve karın boşluğunda olduğundan karın kası da denilebilir.

Vücudu ikiye bölen şemsiye şeklindeki kas, soluk verirken yukarı doğru kubbeleşir, göğüs kafesinin hacmi azalır, iç basınç artar ve karbondioksit dışarı verilir. Soluk aldığımızda diyafram kası düzleşir, göğüs boşluğunun hacmi artar, iç basınç düşer ve akciğere hava dolar.Her nefes alıp verdiğimizde diyafram ile birlikte göğüs boşluğu da hareket eder.Diyafram kası kasıldığında göğüs genişler, göğüs boşluğu bir vakum gibi işlev görerek akciğerlere hava dolmasını sağlar. Bu çalışma esnasında ikinci derecedeki yardımcı kaslar olan omurgalar arasındaki kaslarda genişleyip kasılarak nefes almamıza yardımcı olur.

 Ayrıca boyun kaslarının da az derecede olsa payları vardır bu çalışmada.Burada en önemli dikkat edilecek durum, göğüsten nefes alıp vermelerde genelde herkesin bildiği nefestir; üst kısımdan akciğerleri zorladığından enerjiyi verimli kullanamama söz konusudur. Kalbe de zarar verir, kalbi yorar.Diyafram kası gerektiğinde kullanılmadığından kalbin iş yükü çoğalır ve kalp krizlerine açık bir davetiye gönderir. Bazen de gizli…

Doğru alınamayan nefes de, akciğerlerin kapasitesi tam kullanılmadığından akciğerlere 2500cc-3000cc hava dolması gerekirken sadece 500 ila 700cc hava dolar ki bu çok azdır. Bu nedenle diyafram kronik olarak gergin kalır. Oksijen miktarının azalması dolaysı ile duygusal olarak etkilediğinden nasıl nefes alacağının unutulacağının belirtisidir. Olumlu duygusal yaşantıdan da alıkoyar kişiyi…

Öyle ki, diyafram nefesi çalışmalarımızda kişilerin doğru nefes alıp vermelerinde “kayıp gitmek”, duygu ve hatırların akıp gitmesi gibi ilk etapta bağlılıklardan kopamama duygusu oluştuğunu gözlemlemişimdir. Bu kişiyi önce korkutur da…Ama sonra çalıştıkça ve egzersizleri her zaman yaptıkça bu duygunun hemen gittiğini söylerler. Tıpkı çok ağladığımızın ardında içimizin rahatladığını hatırlatıyor diye ifade ederler.

Diyaframdaki gerilmeyi önlemenin yolu, doğru nefes almaktan başka, birde bol kahkaha atmak diyorum. Kahkaha gerilimin büyük bir kısmını o an, hemen atacak güce sahip.Hoş bu bol krizli dönemlerde kahkaha atmamız zor olsa da biz yine de kendimizi koruyalım…

Atalarımızın “en iyi ilaç” diye nitelendirdiği kahkahayı buldukça bol atalım neme lazım. Hiç değilse nefes krizi yaşamayalım.Kahkaha atacak konum mu var?Haklısınız! Ağlanacak haldeyiz doğru… Hadi kahkaha atamıyorsak bol bol diyafram nefesi alıp verin diyeyim, bol kahkahalı günleri dileyerek…

 Hepimizin ihtiyacı var sağlığımızı korumak zorundayız… Daha fazla kayıp gitmeden…        

print

Bir cevap yazın