Aceleye Şeytan Karışmadan Sümen Altına Kaçan Dosyalar
Masadaki bir yığın evrağın aceleyle altına saklanarak ortalığı düzenli, işleri yapılmış bitmiş gibi gösteren sümen, aslen imza defteri olup, resmi dairelerde rüşvet verilmesini kolaylaştırmakta en yararlı ofis aletidir. Ayrıca bir evrakın işleme konulmasını geciktirmek maksatlı da kullanılır, zira devlette kayda girmiş hiçbir evrak kaybolmaz sadece yerinin neresi olduğu unutulabilir ya da yanlış yere konulmuş olabilir ki, bu tür durumlarda genelde sümenin altı en münasip yerdir. Örneklerine bakacak olursak:
Uzunca bir süre kamuoyunda sert tartışmalara sahne olan Başbakanlık tasarruf genelgesini İMKB için devre dışı bırakan onayın Başbakan Erdoğan tarafından 6. 7. 2006 tarihinde verilmiş olmasına rağmen, 1 yıl boyunca Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, 10 ay boyunca da SPK Başkanı Turan Erol tarafından sümen altı edildiği ve işleme konulmadığı ortaya çıkmış. SPK’ daki bir denetim sonucunda ortaya tesadüfen çıkan olaya Başbakanlık Teftiş Kurulu el koyunca SPK başkanının açıklaması söz konusu onayı evrak arasında yeni bulduklarını ve hemen işleme sokularak İMKB”ye gönderdiklerini söylemiş. Bakın işte burada esas kahraman onayın yanlışlıkla konulup 1 sene 10 ay gecikmesine yataklık eden sümen’dir.
Neden Abdullatif Şener böyle bir şey yapmıştır çünkü muafiyetten IMKB’ sını haberdar etmeyerek IMKB başkanı Osman Birsen’i kendine bağlı durumda bırakarak isteklerini yaptırma fırsatı elde etmiştir. Sonrasında danışmanlarını IMKB, TMSF gibi muhtelif cephelere danışman olarak yerleştirerek hakimiyeti sağlamıştır. Ama adamcağızın tövbe bir suçu yoktur aslında gayesi sadece seçim bölgesinin spor kulübünü IMKB vasıtasıyla kalkındırmaktır. Bütün bu sümen altları tamamen halisane niyetli yapılmıştır. (kaynak: haber7)
Son yıllarda çok sık avukat değiştirip, dava dosyalarının tekrar tekrar incelenmesi talep edilerek adalet geciktiriliyor ve bir şekilde kılıfına uydurulup, sümen altı edilemeyen dosyalar zaman aşımına uğratılıyor. Bilindiği üzere; 5 yıldan daha fazla hapis ve adli para cezalarında aradan 10 yıl geçmesiyle dava düşer. 5 yılda düşen bazı davalar vardır ki bunlardan en bilindik olanı; DYP Eski Genel Başkanı Tansu Çiller’in başbakan olduğu dönemde `örtülü ödenek`ten dolandırıcı Selçuk Parsadan’ a verildiği öne sürülen 5,5 milyar liranın tahsili davasının zamanaşımına uğramış olmasıdır. Parsadan, Emekli orgeneral Necdet Öztorun adıyla 1996’da Tansu Çiller’e telefon edip ”Kemalistler Merkezi” diye bir örgütlenme içine girileceğini ve seçimlerde DYP adına çalışacaklarını söyleyip Tansu Hanımı kandırmış, örtülü ödenekten milyarları götürmüştür. Hapse düştükten sonra bir gazeteye yine yüklü paralar karşılığı dolandırıcılık anılarını satmış ama sonrasında bunların da sahte olup gazeteyi de dolandırdığını itiraf etmiştir. Robin Hood ruhlu, esprili dolandırıcı o vakitler örtülü ödenekten çaldığı paraları rulet masasında kaybetmiştir.
Metin Lütfi Baydar, Süleyman Demirel Üniversitesi rektörü, Türkiye’nin en genç rektörü ünvanına sahip, başarılı bir otapedist doktoru. Türkiye’nin sayılı diz cerrahlarından olup aynı zamanda Tekvando Milli Takımı’nın da doktorudur. Bu genç başarılı rektör bey SDÜ Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Kliniği’ndeki lazerli cerrahi artroskopi ameliyatlarında yolsuzluk yapıldığı ve kullanılmayan malzemeleri kullanılmış gibi göstererek kamuyu 464 bin YTL zarara uğrattığı gerekçesiyle Maliye Bakanlığı Müfettişleri tarafından soruşturulur. Söz konusu usulsüzlüğü bir rapor haline getiren müfettişler raporu Erdoğan Teziç başkanlığındaki Yükseköğretim Kurumu’na sunarlar. Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı da iddialar üzerine YÖK’ten soruşturma açılması için izin talep eder. Eder etmesinde de YÖK’ten ne müfettiş raporu ile ilgili, ne de savcılığın soruşturma talebiyle ilgili bir girişimde bulunulmaz. Aslında konu özetle şudur;
SDÜ Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Kliniği’nde yapılan lazerli cerrahi artroskopi ameliyatlarında lazer problarının birden fazla hastaya kullanıldığı halde her hastaya farklı prob kullanılmış gibi fatura edilerek devletin zarara uğratılmasıdır ama YÖK bu hadiseyi sümen altı ederek savcılığa yanıt vermez. Verdiği ifadede Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar ameliyat sonrasında dosyaların düzenlenmesi, lazer problarının yapıştırılması işlemlerinin personel yetersizliği yüzünden firma elemanları tarafından yapıldığını ileri sürer. Çünkü koca hastanede bunu yapabilecek kapasitede yeterli eleman yoktur ve bu iş firma elemanlarına kalır. Onların da kafaları karışmış olacak ki her ameliyattan sonra kullanılan aynı lazeri farklı lazer sanıp farklı farklı lot numaralı problar yapıştırırlar.
Zamanında rektörlük seçimlerinde oy kullanacak tüm seçmen akademisyenlere laptop hediye ettiği iddia edilen bu bilim adamı kendini, Ac Milan takımının kulüp doktorluğu teklifini, aylık yaklaşık 15 bin Euro’yu teperek Isparta SDÜ’ ne ve öğrencilerine, insanlığa adamıştır. Eh bu kadar kusuru da YÖK gibi görmezden gelmek lazım ki şanımız yürüsün…
Bu konu başlığı olur da hiç Ergenekon’dan bahsetmemek olur mu?
Tuncay Güney’in de arasında bulunduğu 8 kişi,2001 yılında ‘change’ denilen otomobil yolsuzluğunda dolandırıcılık suçundan gözaltına alınır. Zanlılar hakkında`çıkar amaçlı suç örgütü’ suçlamasıyla araştırma yapılırken ikametgahlarında yapılan incelemede Ergenekon yapılanmasını gösteren belgeler ortaya çıkar.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 2001 yılında ele geçirdiği ‘bir terör örgütününün hiyerarşik yapılanmasını ve bu yapılanma içinde yer alan insanların isimleri ve yapmak istedikleri planları, suikastları’ hakkındaki hiçbir doküman ve belgeyi dikkate almamış hiçbir soruşturma ve takibat yapmamış ve savcılığa herhangi bir suç duyurusunda bulunmayıp kendi arşivine kaldırıp Tuncay Güney’i salıvermiştir. Ama neden? Çünkü O bir Daniel Levi’dir ve Kanada vatandaşı bir hahamdır aslında. Her ne kadar vaktiyle Fethullah Gülen’in danışmanlığını yapmış olsa da O bir evanjelisttir ve aynı zamanda sinagogda yatıp kalkan muhafazakar Yahudilerin aksine İsa-Mesih’in gelmesini bekleyen sıradan biri(!)
2001 yılı İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan Ergenekon’la ilgili dosyaları İstihbarat Şube’ye havale eder ama araştırmaz, konunun üstüne gitmez. Kanunlara göre, istihbarat şubesi bu tür soruşturmaları yürütmekle yetkili ve görevli değildir. Böylelikle bu dosyalar yedi sene sümen altı edilir ve ancak 2008 yılında açığa çıkar. Yalnız bu sümen hangi çapta bir sümendir ki altı çuvallık belgeyi altına saklayabilmiştir.
Anlaşıldığı üzere bahsi geçen sümen memleket meselelerinin işleme konmasında bir numaralı etki maddesidir. Malumunuz acele işi, şeytan karışmadan sümenin altında bekletmekte fayda var…