Anayasamızın 104.Maddesi Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Bu madde içerisinde, yürütme alanına ilişkin olarak: “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak” maddesi de bulunmaktadır.
Yani Cumhurbaşkanı bir mahkûmun cezasını, sürekli hastalık veya sakatlık veya kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek kadar yaşlandığında affedebilir. Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı bu yetkiyi yasaların çizdiği çerçeve içerisinde kullanabilir. Öyle kafasına estiği gibi herhangi bir mahkûmun cezasını affedemez.
Evet, anayasada cumhurbaşkanına bir takdir yetkisi tanınmıştır fakat bu takdir yetkisi sınırsız, kuralsız bir yetki değildir.
Cumhurbaşkanının, mahkûmun cezasını affetmesi, mahkûma suçsuzluk karinesi falan da kazandırmaz. Zira yapılan hukuki işlem sonucu suç değil sadece cezanın infaz edilmesi ortadan kalkmış oluyor.
Bildiğiniz gibi geçen günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Eski partisinin eski genel başkanının cezasını affetti. Bu aftan önce ise AKP hükümeti çıkardığı bir yasayla zaten Necmettin Erbakan’ın cezasını kendi evinde çekmesine olanak sağlamıştı.(Buradan tek kişi için yasa çıkarıldı gibi bir izlenim edinilmemeli.Erbakan’ın durumunda olan herkesin yararlanabileceği bir yasadır bu)
Bu olayın üzerine CHP’den ve KESK’den hemen çok sert ve gereksiz açıklamalar geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisinin de yargılandığı kayıp trilyon davasının mahkûmunu affederek bir anlamda kendisini de affetmiş oluyormuş.
Bu nasıl bir mantıktır? Bu nasıl bir anlayıştır?
Zaten açıklama yapanlara bakarsanız, hukukla uzaktan yakından ilişkisi olmayan kişiler olduğunu görürsünüz. Erbakan’ı veya Abdullah Gül’ü sevmemek ayrı bir şeydir. Oluşan hukuki durumu saçma sapan gerekçelerle eleştirmek çok ayrı bir şeydir.
Ümit ediyorum önümüzdeki günlerde sırf muhalefet etmiş olmak için saçma sapan beyanatlar vermeyi siyaset sahnesinden çıkarırız.