Şu an saat 10:46’yı gösteriyor ve okuldayım, canim sıkılıyor, öğretmen de maşallah habire anlatıyor da anlatıyor..Bir de o çenesi yok mu, adamın beynini yıkıyor resmen, neyse ya Allah vergisi saygı duyalım ne de olsa isini yapıyor. Ama hiç mi susmak nedir bilmez bu hocalar..Biz de kuzu kuzu ders dinliyoruz..Ne yani biz hep bu sıralarda mı oturacağız…hiç mi statümüz değişmeyecek? Nerdeyse 12 yıl oldu hala öğrenciyiz hala öğrenciyiz..Askerler bile 3 yılda bir terfi ediyorlar..
En arkada oturuyorum..sınıf da sıkılmışa benziyor..baksana herkes yanındakiyle konuşuyor..oflar puflar yükseliyor..zaten dersi anlayan da yok bir iki bilmiş kişilerden başka..hoca arada bir sınıfa soru yöneltiyor ama umurumda değil.. hocayı dinliyorum güya..kafa sallamaktan başka bir şey yapmıyorum..arada sırada yanımdakine sataşıyorum..zaman geçmiyor ne yapayım? Arada sırada gevezelik yapıyorum…saniyeler ne kadar da geç ilerliyor neden 1 dakika 1 saniye değil ki..bak o zaman saatler dakikalar gibi olur ders ne de çabuk geçer..ama öle değil ki saatime bakıyorum..hala saniyeler saniyeler gibi ilerliyor..hoca hala ders anlatıyor…ders neden çok geç ilerliyor..halbuki hayat çok çabuk geçiyor..dersle alakam kopuyor..başka şeylere dalıyorum..
Bu arada nerden aklıma geliyorsun bilmiyorum, seneler ne de çabuk geçiyormuş..Daha dün gibi hatırlıyorum o günleri..ama bak ben büyüdüm artık..koca adam oldum..duyabiliyor musun beni, aklına geliyor muyum ben de, senin benim aklıma geldiğin gibi..Ama bir önemi yok artık..bu saatten sonra her şey bitmiştir artık..Ben hala anlayamıyorum kendimi..Ne de çok acı çekmiştim senden sonra ne de çok sıkmıştım kendimi gözyaşlarımı kimse görmesin diye..senin için sildiğim dostlarıma yanıyorum şu an..arkadaşlarım için ayırdığım zamanları onlarsız, seninle geçirdiğim için özür diliyorum o dakikalardan ve saatlerden…
Nasıl oldu da sevdim seni? Nasıl oldu da sen ve ben birlikte olabildik o kadar süre..düşünüyorum da ne kadar da sevmiştim seni.. gözlerinin içinde kendimi bulamıyordum sanki..ama neden şu an böyle değilim neden o duygular yalan oldu..içimde şu an sana karşı hiçbir şey yok biliyor musun? Eğer zamanı geriye çevirebilseydim, o gün yine doğmuş olsaydı ve o günü yine tekrardan yaşasaydım, seni gördüğüm an, yüzümü çevirip giderdim…
Şu an o kadar çok iyiyim ki, her şey yolunda gidiyor..her şey sanki istediğim gibi tıkır tıkır işliyor..küçük bir engel bile beni yolumdan alamıyor..küçük değil ben o kadar büyük bir engeli aştım ki –seni bile silebildim kafamdan- artık önüme ne gelirse onu ezip geçerim..artık yanımda dostlarım olacak arkadaşlarım olacak ve en önemlisi ben tek başıma yürüyebiliyorum sensiz..ayaktayım ..Anlayabiliyor musun beni..Hem de dimdik ayaktayım.. Simdi diyorsundur niye bunları bana anlatıyor, niye hava atıyor? ASLAAAA… Sana sadece göstermek istedim, duymanı istedim nelere ulaştığımı, senden sonra hayata küsmediğimi, senden sonra aslanlar gibi dimdik ayakta durduğumu, senden sonra daha da güçlendiğimi göstermek istedim. Yaşamam için ölmem gerekiyordu. Ama ölmeden de yaşanabileceğini fark ettim geç de olsa. Her ne kadar ders aralarında aklıma gelsen de sana ihtiyacım yok artık..Her ne kadar ders sıralarında canım sıkılsa da mükemmel bir yaşam sürüyorum sensiz..Her ne kadar senden ayrıldıktan sonra hayat bitti diye düşündümse de tam tersine Hayat şimdi başlıyor..
***
Kendisini bu denli aşabilmesi mümkün değildi, ama bu duruma gelebilmesi az zamanını almamıştı. Günlüğünden birkaç yazı okumama rağmen daha neler yaşadığını merak ediyordum. Bu onun o an ki gelişim döneminden kaynaklanan bir yaşantı mıydı yoksa gerçekten sevmiş miydi onu? Zamanında gözleri ondan başkasını görmeyen biri için şu anda cevaplanması zor bir soru olmalıydı bu.
Merak duygusu beni bir yandan alıp götürürken bir yandan da nerden aklıma geldiyse kendi kendime soruyordum: Acaba ben de böyle duygular hissettim mi birine karşı? Belki hissetmiştim ama zaman silip atmıştı. Baksana bir anda aklıma gelmemişti bile. Ne kadar dirensek de zamana, unutmamak için elimizden geleni yapmış olsak da teslimiyetin bir ifadesiydi yaşadığımız dakikalar. Zamanın kuşku götürmez bir mucizesiydi bu. Hiç aklımızdan çıkmayacak sandığımız, o hesapsız bir şekilde sevmiş olduğumuz kişi gün gelip bir hiç olabiliyordu. Ne garip bir dünyamız vardı bizim?
Saate gözüm ilişti birden. Saatin içinde birer birer ilerleyen yelkovan hiç dur durak bilmiyordu. Ona eşlik etmem gerektiğini düşündüm. Bir de akrep vardı orda. Yelkovanı bekliyordu sanki ilerlemek için. Ama geriye doğru değil hep ileriye doğruydu hareketleri. Aslında onlar birdi. İkisi birlikte anca bir işe yarıyordu. Onların saatten haberleri yoktu ama onlara bakanlar saatin kaç olduğunu anlıyorlardı. Zaman oluyordu onları ayrılmaz ikili olarak görüyorduk, işte o zaman gün yeni başlıyordu ve yeni bir güne beraber giriyorlardı. Yarım saat geçmiyordu ki sırt sırta verip birbirlerine küstükleri zamanlara da tanık oluyorduk. İşte o zaman ‘yarım’ oluyorlardı. Sonra birden saat duvardan düşüyordu ve ortada ne akrep kalıyordu ne de yelkovan. İşte o anda birbirleriyle bağları kopuyordu. Bir müddet birbirlerini düşündükten sonra başka saatlerin yelkovanı ya da akrebi olmak üzere her zamanki gibi ileriye doğru adımlarını atıyorlardı. Bildikleri bir şey vardı ki o da saatin duvardan düşmesinin kendileriyle uzaktan yakından bir alakası olmadığıydı. Yapmaları gereken tek bir şey vardı. O da ileriye dönük hareketleriydi.
Daldığımı fark ettim bir an. Her geçen saniye üstüne yeni bir saniye daha ekliyordu. Akreple yelkovan birbirlerine kavuşmak üzereydi. Yeni bir gün başlayacaktı birazdan. Hayatın tekrar başlayacağı umuduyla hazırlık yapmaya başladım. Çünkü elimde sadece şu an vardı ve bunu en iyi şekilde değerlendirmem lazımdı.
Her başlangıç bir sonu getirir beraberinde ve her son parçasıdır bir başlangıcın.
Akrep-yelkovan misali.