Allah’ım Lütfen Üşümesinler!

Çok üzgünüm, çok… Yazamıyorum hatta ama birkaç satırda olsa yazmalıyım. Nedense bu boynumun borcu gibi. Hiçbir siyasi oluşumuna katılmadım, hayatımda hiçbir zaman onun bulunduğu siyasi oluşuma reyimi vermedim, ne bir toplantısına iştirak ettim ne de uzaktan gördüm. Babamın, MHP/MÇP’den ayrılır ayrılmaz hemen peşin sıra gittiği kişiydi o. Babam Muhsinciydi.

Yozgat’ın Çağlayancerit İlçesi’ndeki konuşmasını radyo haberlerinden veriyorlardı biz bebeklerimizi yuvadan almaya giderken. “Dostum Başbakan Tayip Erdoğan” diyordu rakibine, ve onu dostane uyarıyordu: “Yüz yüze bakıyorsunuz, birbirinize hakaret etmeyin!”

O mecliste, demokrasinin turnusol kâğıdıydı. Halkın sesi olmayı her zaman başarmış, ahir zamanda bile kendini inkâr etmemiş, ender siyaset adamlarından biriydi. Diğerleri gibi kuyruğunu bacaklarının arasına alıp, paşaların, ağabeylerin dediklerini değil, vicdanının dediğini yaptı. Kimse onun adını herhangi bir yolsuzluğun veya haksızlığın yanında zikretmedi. Aksi olsaydı, herhalde ölmeyi tercih ederdi.
 
Kime, neyi anlatacaksınız ki?

Ne kadar da zor çıkıyor kelimeler yüreğimden. Nasıl acıyor bağrım… İnternet yorumlarını okuyorum haber altlarında “Hırant’ı sizin yetiştirdikleriniz öldürürken, onun ailesinin bekleyişleri gibi şimdi sizin aileniz bekliyor…” anlamında cehennem zebanilerinin dilinden söylenmiş gibi sözler görüyor talihsiz gözlerim. Nasıl yani hey cahil! İşte bu cahillik, zavallı Hırant Dinkler’i ve daha nicelerini öldüren, öldürten. Muhsin Yazıcıoğlu veya bir başkası değil.

Evim sıcak ama içim üşüyor. Üşümek nasıl bir his acaba benimkinin yanında?

Askeri idarenin elinde bulunan meşhur Mamak Cezaevi’nde günün 24 saatinin dayak ve işkence ile geçirdiği 7,5 yıl içinde yazdığı şiiri düşüyor internet sitelerine hem de Muhsin Yazıcıoğlu’nun kendi sesinden. Daha fazla yazamayacağım… siz okumaya devam edin:

Üşüyorum
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..

Allah’ım lütfen üşümesinler!

print

Bir cevap yazın