Mustafa KÖSE
TARİH BİLİNCİ
21. Y.Y’ın Dünyasına kuşbakışı bir baktığımızda, üzerinde yaşayan insan topluluklarının, yaşamı algılaması ve hedeflerinde hızlı bir değişimin olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bunun esas kaynağı Küreselleşmenin, büyük bir güç haline gelen medya, iletişim araçlarıyla insanların zamanının büyük bir kısmını da alarak düşünce ve yaşayış sistemlerini etkilemesidir. Bu durum doğal olarak insanları (farkında olmadan !) yönlendirmektedir. Tabi bu etkileşimde geniş topluluk, hedef kitle , gelişmiş, küresel gücün merkezindeki Batı ülkeleri insanlarından daha çok, diğer tüm Dünya Ulusları’dır.
Hedefleri açıktır, toplumsal düşünceyi insan kafasından kaldırmak, bireyselliği hedef alan, kendi çıkarını düşünen insan… Üreten değil öncelikle tüketen insan… Etik değerleri zayıflayan insan…Burada toplumsal düşünenden kasıt, her türlü çeşitli konularda ulusalcı, halkçı düşünen insanı kapsamaktadır.Ancak Küreselleştirilen dünyada bu hedef asıl anlamda, milliyetçi- vatansever düşünceyi ve ona inanları da merkezinden tasfiye ve silme amacındadır. Emperyalizmin var olduğunu söyleyen, her türlü anti emperyalist düşünceye karşıdır. Ulus Devlet modeline, milli ekonomiye, yurttaşların insanca yaşayabileceği eşitçi düzenlemelere karşıdır. Kendi bloğu dışındaki ülkelerde, bilimsel eğitimin, teknolojik gelişmenin sıçramasını istemez. Açıkçası, küresel hakimiyet hedefleyenlerin; yelpazedeki tüm hedeflerinin yanında, Millici(Ulusalcı) düşünce ve yapılanmalar doğal olarak baş hedefi olmaktadır.
Tabi bizim bu tanımımız, onlara göre komplocu, paranoyak ve uyumsuz bir bakış açısıdır. Çünkü Küreselleşme (Hangi küreselleşme ! ) Dünyayı ve onun tüm (Ulus ) Devletlerini, açık ilişkilere, yardımlaşmaya, serbest ticarete, bilimin gelişmesine, demokrasiye! , yani bizde ki günlük halk deyimiyle “Nurlu ufuklara” götürmektedir. Her türlü “uyumsuzlar ittifakı” ise, buna karşı çıkmakta, olmadık şeyler iddia etmektedirler… Aman.. Aman..
Hava bulutlu, etraf sisli, sular bulanıktır. At izi it izine karışmıştır.
Soğuk savaş öncesi klasik anlamda sağda ve solda kendilerine bir dünya kuran sosyal bilimciler, siyasetçiler, düşünürlerin, Gorboçov’un ringte havlu atıp sahayı terk etmesiyle, çoklarının dünyası, teorileri, insanlığın yada milletinin kurtuluş reçeteleri iflas etmiş, şaşkın ancak bazıları inadım inat asıl gerçeği görmezden gelip olmadık gerekçeler bulmaya, aynaya bakmadan yaşamaya başlamışlardır.
Asıl olan doğal, güçlü ve vahşi olan kapitalizm galip, var olan gerçek: Tek Kutuplu Yeni Dünya Düzeni’dir. Hoş gelen ismi, kendi tekelinde olan yanıyla Küreselleşme’dir.
Esasında dini imanı paradır, çıkar, menfaattir, güçlüler yaşar, zayıflar ezilir, bu doğa kanunu, hayattır. Efendiler vardır, olacaktır, geriye kalan aklı varsa ayakta durur, yoksa köledir. Uygarlığın, insanlığın kazanımları vardır ama uyumlular yani tabii olanlar için vardır. En sevdiği bilhassa güçlenen ve bağımsız kararlar almakta direnen Ülkeleri, böl, parçala tehditi altında tutmaktır. Bunun için etnik, dinsel, mezhepsel ayrılıklara ve bunları derinleştirmeye düşkündür. Milletlerin ulusal çıkarlarını savunmasına, birlik içinde olmalarına, gerektiğinde el ele, omuz omuza durmaları durumuna sinirlenir, kızar. Gençlerin, geniş halk kitlelerinin, memleket meseleleriyle ilgilenmelerini, hele sömürü düzenlerini, senaryolarını bozacak her hareket, onları tedirgin eder. Gerçekten memleket menfaatlerini savunan güçlü ulusal sivil toplum kuruluşlarını, örgütlü toplumun gelişmesini hiç sevmez. Bu düşünceler, çalışmalar hep aşırıdır, her şeyin iyisi ılımlısıdır. Ilımlaşandan maksat hizmetine girenlerdir. İktidarlar onlara açıktır. Hele suni gündemlerle milleti peşine takabilenlere bayılır..
El ele vereceklermiş.. Ne için vereceksiniz.. Bizlere borcunuz boyunuzdan büyük… Bankalarınızı, milli kuruluşlarınızı, bize lazım topraklarınızı aldık, kalanları da almak üzereyiz… Dışarılardan gelen misafirleriniz caddelerinizde gezerken vitrinlere, ışıklı tabelalara baktığında acaba gerçekten Türkiye’ye mi geldim ! demeye başladı. En güzel sahil şeritlerinizde sizin ödeyeceğinizin, üçte bir fiyatınıza tatil yapıp keyif sürüyor vatandaşlarımız..
Sizlerin çoğu evinizin bodrumuna zor iniyorsunuz ..
Ah şu çılgın Türkler…
Elinizde bir dosdoğru;
Mehmetçiğinizle, Bayrağınız kaldı..
Sakın ha, el ele filan vermeyin !! Kızarım…
AMAN EL ELE VERELİM.!..