Ankara’da Gençlik Haftası’nın Ardından

Ankara’da GENÇLİK HAFTASI etkinlikleri 13–20 Mayıs 2009 tarihleri arasında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi. Atatürk Kültür Merkezi’ndeAtatürk’ün gençlere armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı‘nı kutladığımız bu hafta 81 ilin Gençlik Merkezleri ve yurt dışından katılan 70 ülkenin sosyal ve kültürel etkinliklerle iç içe olan grupları bir araya geldi.

Amacı ülke gençliğimizin yabancı ülkelerle sosyal, kültürel ve sanat alanında kaynaşmasını sağlamak olan bu proje kapsamında bu yıl 2. si gerçekleştirilen GENÇLİK HAFTASI çok büyük bir katılımla ve birbirinden güzel etkinliklerle kutlandı. Kültür merkezi içindeki stantlarda yurt içinden gelen GENÇLİK MERKEZLERİ‘nin kendi illerinin sosyal ve kültürel değerleri sergilendi.

Yurt dışından gelenler de yine kendi ülkelerinin özelliklerini yansıtan ürün ve sanat eserleriyle halka kendilerini tanıttılar.

Bakanlar kurulu kararıyla GENÇLİK HAFTASI olarak kutlanan, ülkemizin sosyal ve kültürel değerlerini yurt dışına tanıtmak ve dünya gençlerinin birbiriyle kaynaşmasını sağlamak amacı ile düzenlenen bu haftada HİPODROM meydanında kurulan büyük çadır salonlarda ve sahnelerde folklor, tiyatro müzik eğlence gibi birçok faaliyet yapıldı.

Kapalı alanlardaki stantlarda ise her yörenin kendine has yemekleri, seramik, ebru, tezhip, bakır işçiliği, yöre el sanatları, keçe çalışmaları, dokuma, sanayi ve bilişim ürünleri sergilendi.

Kültür Merkezinin girişinde dikkati çeken ve insanı hayran bırakan en önemli bölüm, Anadolu kültürünü yansıtan, çağımızda çoğu kullanılmdan kalkan, hatta kaybolmaya yüz tutmuş eserleri bünyesinde barındıran “Taşınabilir Anadolu Halk Kültürü Müzesi”ydi. Çocukluk yıllarımda ve daha öncesinde kullanılan eserleri görmek beni çok eskilere götürüp duygulandırdı.

Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS MÜZESİ (SOKÜM) görülmeye değerdi doğrusu. Bu müze 23 Eylül 2005 yılında ziyarete açılmış. Sergilenen eserler Anadolu kültürümüzden bize miras kalan gelenek göreneklerimizi (kına yakma, çocuk kırklama, Anadolu, hamam kültürü, diş hediği, çocuk oyunları, deyimlerimizi ve atasözlerimizi) de içine almaktaydı. Her obje, deyimiyle, manisiyle, atasözüyle birlikte sergilenmişti.

Örneğin: “Kel başa şimşir tarak, kahve yemenden gelir, lamba da şişesiz yanmaz mı, al kaşağıyı gir ahıra yarası olan gocunsun” gibi…

print

Bir cevap yazın