1. Merhum Hablemitoğlu’nun, Köstebek adlı kitabı, sayfa 141: “Devletin gücünü devlet savunucularına karşı kullanma aşamasına gelmiş Fethullahçı’ların, operasyonel anlamda kayda değer başarıları olmuştur. Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mübah sayan ve her türlü sınır tanımaz fırsatçılık, ahlaksızlık, takiyye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyle: Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera vb) rüşvet, gasp-darp, bilgisayar sahtekarlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suiistimal, “hakim kiralama” v.d…”
2. “DTP’li Kışanak: “Bu saatten sonra bu ülkede dökülecek her damla kanın, yitirilecek her canın sorumlusu AK Parti hükümetidir” (Basın: 09 Aralık 2009)
11 Aralık günü de DTP, Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatıldı.
Soyadı “TÜRK” olan parti başkanı mahkeme kararını tanımadıklarını beyanla; “hukukun üstünlüğü” ilkesini hiçe sayarak, İnsan boyut, hak, hukuk ve adalete yönelik asimetrik savaşın bir parçası olduklarını adeta itiraf etti.
3. “Finlandiya eski Sağlık Bakanı Dr. Rauni Kilde’den domuz gribi hakkında şok açıklama: “Domuz gribi aşısı bir aldatmadır. Aşı ile dünya nüfusunun çoğu öldürülmek isteniyor, Düşüncenin sahibi eski ABD Başkanlarından Henry Kissinger’e ait. Karar 14-15 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Bilderberg toplantısında alındı. ABD, hiçbir maddi kayıp yaşamadan hatta milyarlarca dolar kazanarak dünya nüfusunu üçte iki oranında azaltmayı hedeflemektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne domuz gribinin ölümcül bir salgın olduğu yönünde beyanda bulunması için baskı yapıldı. Aşıyı tercihli değil zorunlu yapmak istiyorlar. Özellikle hamile kadın ve çocukların ilk önce aşı ile zorunlu tutulması gelecek nesilleri hedeflediğini gösterir”
Finlandiya hükümetinin sınıflandırmayı kabul etmeyip hastalığın derecesini “normal” olarak gösterdiğini ifade eden Kilde; “Hiç kimse aşının bir yıl, beş yıl ya da 20 yıl sonra ne gibi etkilerinin olacağını bilmiyor: Mutlak kısırlık mı? Kanser mi? Ya da ölümcül herhangi bir hastalık mı? ABD ileride bundan doğacak herhangi sıkıntıdan dolayı ilaç şirketlerine bir sorumluluk yüklenmemesi için şimdiden önlemini aldı ve onları tüm sorumluluklardan muaf tuttu. Bu bile işin ciddiyetini göstermeye yeter” dedi.
4. Baltalı ilâh, halihazır dünyanın dört bir tarafındaki “masum ve mazlumlara karşı” haçlı seferi yürüten, savaş halinde ABD başkanı Obama Nobel barış ödülü aldı!…
5. Domuz gribini Amerika mı üretti? Çin’in Şangay Pudong havaalanında 28 Kasım’da düşen ve 3 ABD’liye mezar olan kargo uçağının, havadan serpilmek üzere mutasyona uğramış grip virüsü taşıdığı belirtildi. Bir diğer korkunç iddia ise, uçağın Çin’den havalandıktan sonra gideceği Kırgızistan’daki gizli İsrail üssünü hedef aldığı ve kaza sonucu değil, İsrail gizli servisi Mossad’ın ajanları tarafından düşürüldüğü oldu.
Kazadan kurtulan bir Endonezya’lının, Endonezya Savunma Bakanı Juwono Sudarsono’nın gizli operasyonlar yürüttüğü gerekçesiyle bir süre önce kapatılmasını istediği ABD Deniz Üssü’nün Tıbbi Araştırma Bölümü’nde görev yaptığı belirtiliyor. Endonezya Sağlık Bakanı Siti Fadilah Supari, A gribinin batılı ülkeler tarafından üretilen biyolojik bir silah olduğunu ileri sürmüştü.
Çin’in yanı sıra Hindistan ve Nijerya’da da şüpheli biyolojik maddeler taşıdıkları gerekçesiyle ABD uçaklarının zorunlu inişe zorlandığı belirtiliyor. Virüsün çok farklı ve akciğerleri ciddi oranda tahrip eden ölümcül bir türü görülen Ukrayna’nın başkenti Kiev’de kasım ayında şüpheli uçaklardan halkın üzerine gaz püskürttüğü iddia edildi. Fakat Ukraynalı yetkililer, yüzlerce görgü tanığına rağmen olayı yalanlamışlardı.
6. Amerikanın Planı: Bu bir komplo teorisi değil, diğerleri de… Buna komplo teorisi diyenler, şöyle bir düşünüp dursunlar. Ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde ABD oyununun küçük bir parçası oynanıyor. Ama bizim için bu küçük dediğimiz oyun, bütün hayatımızı derinden etkiliyor. Amerika basıyor ‘karşılıksız ve teminatsız’ kâğıttan başka bir değeri olmayan dolarları… Kayıtsızca ve sorumsuzca bastığı dolarlar ile 3. dünya ülkelerinde fabrikalar ve yeraltı-yerüstü kaynaklarını satın alıyor. Sözde kredi (borç) verip o ülkeyi esir alıyor, ekonomisine yön veriyor ve hiçbir zaman el attığı ülkenin ekonomisi düze çıkmıyor. Bu gerçeği dikkatle değerlendirip, çocuklarımıza nasıl bir dünya bıraktığımızı bir kez daha düşünelim… Ve biz ülkemizde sağcı, solcu, alevi-sünni, şucu-bucu diye didişip dururken, dünyayı sömüren ABD içimizdeki figüranlarıyla planını haince uyguluyor görelim.
7. 20 yıllık kısırlaştırma “negatif ojenik” projesi: Küçük bir Kaliforniya Biyoteknoloji şirketi olan Epicyte, genetik mühendisliği; “erkeği kısırlaştıran, genetiği değiştirilmiş sperm öldürücü bir tür mısır”ı ABD Tarım Bakanlığından (USDA) aldıkları araştırma fonuyla geliştirdiklerini açıkladı. (1989) Toplumun üremesini engellemek ve erkekleri kısırlaştırmak amacıyla “sperm öldürücü mısır” kullanıma verildi ve “Negatif ojenik” projesi yürütülmeye başlandı.,
Kara baronlar bununla da yetinmediler. Bir başka uygulama da şöyle oldu;
1990’larda BM Dünya Sağlık örgütü, Nikaragua, Meksika ve Filipinler’de 15 ila 45 yaş arası milyonlarca kadının tetanoza karşı aşılanması için bir kampanya başlattı. Erkekler de aşı olabilirdi ama Aşı erkeklere yapılmadı. Bu şüphe uyandırıcı durumdan ötürü Katolik kilise organizasyonu olan Comite Pro Vida de Mexico (Meksika Yaşam Komitesi) aşıları test ettirdi. Test sonuçları ile, Dünya Sağlık örgütü’nün (WHO) yalnızca çocuk doğuracak yaştaki kadınlara dağıttığı aşıların Koryonik Gonadotropin (hCG) Içerdiği ortaya çıktı. Doğal bir hormon olan hCG, Tetanoz toksoid taşıyıcılarıyla birleştiğinde Kadınların hamile kalmasını engelleyen antikorları üretiyordu.
Daha sonradan ortaya çıktı ki Rockefeller Vakfı, Rockefeller Nüfus Konseyi,
Dünya Bankası ve ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri, Dünya Sağlık örgütü (WHO) için Tetanoz taşıyıcın bir kısırlaştırma aşısı üretmek için 1972’de 20 yıllık bir proje başlatmışlardı. Ayrıca Svalbard Kıyamet Tohum Deposu’nun ev sahibi Norveç Hükümeti kısırlaştırıcı aşının Üretilmesi için 41 milyon dolar bağış yapmıştı!
NETİCE OLARAK: Yukarıda görüldüğü gibi Dünyanın en büyük devletleri, en etkin kurumları, şirketleri, vakıfları; toplumların sağlık, üreme ve yaşamlarının pek çok evresini olumsuz etkileyen çalışmalar yapmakta ve düşmanca projeler üretmektedirler. Bunlar ve daha binlerce örnekle gözler önüne serilebilecek, benzer menfur faaliyetlerin tamamı: İnsani boyut, medeniyet, hak-adalet ve hukuk algı ve kavramlarına aykırıdır.
YORUM: En basitinden, mufassalına, en etkin ve mükemmeline kadar bunlar; masum, tehdit ve tehlikeden habersiz, korumasız insan unsurunu hedef alan evrensel ve asimetrik bir savaştır. Hak, adalet ve hukuka aykırıdır. Dünya hukuk ve adalet teşkilâtı üstün hukuk zırhına bürünerek “kanun ve koruma” imtiyazıyla pasif-tepkisiz kalmakta.
Oysa hukukun üstünlüğü ilkesi, “hukukçunun üstünlüğü” anlamına gelmez. Bu nedenle, insan hakları konusunda dünya hukukçuları ve yerel (milli) adalet kurumları daha aktif olmak, sorumluluk ve duyarlıkla artık inisiyatif almak zorundadırlar.