Aşkta Durmadan Akmak…

İletişim yolları kesilen geçen yüzyılın insanı sevgisiz bir labirentte kayboldu gitti. Yeni yüzyıla vasıl olanlar ellerindeki yumağı bırakmadan çıkış yolunu arayan sevginin ve aşkın çocukları.
Yeni yüzyılın kadını ve erkeği; iletişim becerisini gönül zenginliği, anlayış, sevgi ve empati üstüne kurgulayacak modeldir.

Geçen yüzyılın birbirine tahammül eden kadın ve erkeği nefret kartını gizli tutma alışkanlığını sürdürerek yaşadılar. Yaşamakta ısrar edenler ilişkinin kafa ve gönül beraberliğine dayanmak yerine mekan beraberliğine dayanmasını doğru model olarak savundular.
Uzaklığı yenen ve sevgiyle birbirine sarılan yeni ortaklık ise, kadın ve erkeğin koparılmak istenen gönül bağlarını ilmek ilmek dokumakta.

Bir erkek kendine mecbur bir kadının evinde yaşamasını sağlamak yerine kendisini seven bir kadınla birlikte olmayı “ilişki” olarak değerlendirecek. Erkeklik onuru sevgi dolu bir kadının onurlu yüreğinin yanında durmaktır. Sadece aşk ile birlikte oluş.
Yeni yüzyılda kadın ve erkeğin iletişim yolları birbiriyle sarmallanıp basmakalıp ilişkileri yaban otu gibi ayıklayarak yol alacak.

İşte, birbirinden kopmuş başıboş evrende dolaşan iki gezegen durumdaki kadın ve erkek kimliği karşılaştılar. Eski dünyada çok kesin çizgilerle ayrılmış roller ruhsuz çizgilerle sınırları kapatmıştı. Yeni dünyada roller yer değiştirmekte ya da rollerin geçirgenliğini yaşamakta sakınca görmemekte kimse. Hücre zarının geçirğenliğini taşıyan bu şeffaf ilişki biçimi birbiriyle sürekli alış verişte kalarak zenginleşecektir.

Çünkü aşk karşımızdakine göç etme halidir ki onun dünyasında gezinerek tüm merakımızı gideririz. Açık kapılarından süzülüp camından dışarıyı seyredebiliriz. Çarpan kalbinin bilgiyle taçlanmış evreninde kendimize yer ararız. Kendi yerimizi bulunca sevginin dayanılmaz cazibesi içimizi aydınlatır. Çoşku bir sel olur sevgiliye doğru koşar.
Aradığımız yaşamaya değecek bir hayattır. O hayat korkuyu sevmez. Tıpkı aşk gibi ona hoyratlık, korku ve hinlik sızarsa aslı zayi olur.

Kadın ve erkek iki iç dünya zenginliğinin değiş tokuşudur. Oradaki birikintiler berrak, içimli sulardır ki insanı kamil eyler. İç dünyanın revlaknanan raksında insan kendini yeniden bulmanın çoşkusuyla kibrini sırtından atar. Ne akıldan, ne duygudan vazgeçer bu gönüller…
Aşkın mantık dışı bir heyecan olduğunu bize yutturmaya çalışan 20. yüzyıl sevgisiz bekleyişine nokta koydu. Sevgisiz ruhlar birlikte gömülecekleri toprakları zapt ettiler.
Sonsuzluğun kollarında pinekleyen yaşama cesaretimizin elinden tutup; seni seviyorum demeyi öğretebilir insanlığa. Aşkın gül cemalinde bulacağımız ruhumuzu külleriyle ovup parlatacağız.
Çünkü aşk bir bekleyişin çocuğudur ki kavuşması bahar şenliğinin zilleridir. Yeni bir insan modeliyle birlikte yeni bir kadın erkek iletişim modeli bulabilir miyiz yoksa varolanlara teslim olalım mı? Çünkü ilişkiler sistemi değişiyor (muş gibi) yeryüzünde. Değişim nedir? Sizce kadın erkek hikayesi hiç değişmez mi?Öyle diyorsanız son 100 yüzyılda nelerin değiştiğini araştırın.Şaşıracaksınız. Demek imkansız kolaylık değişimin sloganı. Değişim;karşındakini sevmek denen değimez bir kuraldan geçiyor. Sevme biçimleri değişse de,sevmek fiili karşılıksız ve şartsız şurtsuz kendini verme(teslim olma)halidir. sakın bunu yuları ver,kurtul diye tercüme etmeyin.(İşin kolayı o)Zora talip misiniz onu bir düşünün ama aynanın karşısında.

“Şu akıp giden kum seline bak,

ne durması var, ne dinlenmesi,

bak birdenbire bir dünya nasıl bozulur,

nasıl atar bir başka dünyanın temelini.”

Mevlana yıkılıp gidenin yeniyi kurmak için olduğunu söylerken bize söz kalmaz artık.
Bize durmak yerine akmak lazımdır.

print

Bir cevap yazın