Basının gücü ve üstlendiği görev tartışılmaz elbet. Bazı münferit hadiseleri saymazsak kamuoyunu aydınlatan, uyaran, yönlendiren ve bilgilendiren yanlarını düşündüğümüzde çok mühim bir işin içinde olduğunu görmeyenimiz yoktur. İster yerel ister ülke çapında ve dahi yurt dışında olsun sağladığı faydalar oldukça fazladır. Beğenmediklerimizi dahi tartışma ve mütalaa etme fırsatını bizlere vermektedir.
Bazı aksilik ve şanssızlıkları hesaba katmazsak önemi açıkça ortadadır.
Basın kedi aralarında bazı kısımlara ayrılır. Sesli, görüntülü ve yazılı olarak adlandırdığımız medyanın en eski ve en yaygın olanı şüphesiz gazetelerdir. Zaman içinde sosyal, siyasi, ekonomik, spor ve magazin konulu müstakil gazeteler de görmek mümkün. Eskiden bir köşe, bir sayfa olarak her alanıyla bir gazetede olduğu gibi ihtiyaca binaen tek konulu çıkmaya başlayanları da olmuştur.
Gazetelerin magazin ve spor haberleri yapanlarının günümüzde daha çok hatırı sayılır olması o ülkenin soyo-kültürel yapısını ortaya çıkarmaktadır. Magazin gazeteleri veya magazin haberlerinin doğruluk derecesi ve haber kaynakları hakkında ayrıca bir yazı ele almak lazım. Bu gün spor basının ahlaki durumu hakkında birkaç satır yazmak lazım. Öncelikle bu ahlaki kelimesin günümüzde ‘etik’ hale çevirip derecesini hafifletmiş olsalar dahi, yine de mevzuu açıklama babından, ahlaki olarak ele alalım. Kim hangi şekilde anlarsa anlasın.
Öncelikle Türkçemizde “ tenzih etmek” diye bir tabir vardır. Biz de konuya öyle başlayalım ki, bu işe gönül vermiş, emek vermiş, ter akıtıp çile çekmiş ne kadar dürüst ve bir o kadar okuyucuya saygılı ve okuyucuyu “bir şey” bilmez bellemeyen dürüst ve ‘ahlaklı’ kişi varsa onları bir kenara koyarak; işi mecrasından saptıranlara bir çift söyleyelim. Vatandaşı ‘ lüzumsuz’ yere beklentiye sokan ve hisleriyle oynayan her kim her ne iş yapıyorsa bir kere saygı ve sevgi hudutlarının dışına çıkmış ‘ gayri etik’ şahıslar zümresinden sayabiliriz.
Meseleye gelecek olursak. Bu sezon ‘süper lig’ diye adlandırılan futbol ligimiz başlamadan ve daha transfer resmi olarak başlamadan evvel basında çıkan hayali transferleri hayret ve ibretle okuduk. Üstelik yöneticileri kaynak göstererek yapılan bu haberler asılsız çıkınca da “ Bizi yanıltılar” gibi ne adla ifade edilmesi gerektiği bir mazeretle okuyucunun karşına çıktılar. Sadece üç büyük takıma alınacak oyuncu sayısı 350 yi geçti. Asıl komik olan ise transferler yapıldıktan bir gün sonra, “ocak ayında filan takımdan filanca gidecek, yerine şu oyuncu alınacak” transfer zamanı başlamadan işe koyulmaktadırlar. Üstelik bir kontenjan için en az yirminin üzerinde oyuncu alınacağını yazarak…
Hangi gazete ne kadar satılıyor veya okunuyor bilemem. Ama insanımızın hiçbir derdi yok gibi geliyor bana. Çünkü yalan oldukları sonra ortaya çıkan bu haberlerden sonra “Yahu bundan böyle bazı şeylere itibar edilmemeli” diyen var mı sizce?
O günlerde Bursa sporlu bir oyuncunun gitmediği kulüp kalmamıştı. Kimisine futbolcu kendisi gitti, kimisine menajeri yolladı, kimisine babası pazarladı. Derken erkek sesli bir şahsiyet abidesi çıktı. Bu Ertuğrul Sağlam’dı. Oyuncunun tapusu bizde, istersek biz veririz. Kimse kimseyi bir yere yollama salahiyeti yoktu. Öyle oldu. Oyuncu kulübünde kaldı. Bence argo konuşmayı kendi ahlaki yapısına yakıştırmayan, ve efendililiği ile tanınan kısaca “Adam gibi adam” olan Sayın Ertuğrul Sağlam muhataplarına edebi olarak “bir şeyler” dedi. Hem de okkalısından.
Diğer taraftan Daum’a sorulan bir soruda da “ Maç 6-0 olur muydu?” sorusuna “olmazdı bir gol yedik” diye “Matematik ilmini öğren gel.” der gibi cevap verdi. Tabi bunlar istisna bir durum.
Bizim basınımız doğrulardan yanadır her zaman. Tabi ciddi konularda. Ne demişler “İstisnalar kaideyi bozmaz.” matematik hariç. Matematikte istisna olmaz, olursa kaide olmaz.
Olanlar oldu bir kere…