Batı Medeniyetinin Izdırabının Pençesi

Mehmet BALLI

DÜNYA GÜNLÜĞÜ

Dünya bir asrı aşkın zamandır Batı merkezli (Avrupa ve Kuzey Amerika) bir sistemin tesiri altında. Büyük medeniyet gelenekleri, ya Batı`nın doğrudan saldırısı sonucu, ya da dolaylı tesirleri neticesinde tahrip edildi. Tek sanayileşmiş, teknolojik bakımdan gelişmiş Batı medeniyeti kaldı. Batı`nın dünya hakimiyeti, sömürgecilikle eşanlamlı bir gelişme gösterdi. Batı, dünyanın kendine ait olmayan kısmını ya doğrudan sömürgeleştirdi, ya da dolaylı olarak sömürgeleştirme yoluna gitti. Dünyanın hiçbir bölgesi bu tesirlerden masun kalamadı. Doğu`nun büyük medeniyetlerinin, en önemliside İslam medeniyetinin önü kesildi.
Dolayısıyla İslam alemi okumayınca, okutmayınca mecbur kaldı batının medeniyetine boyun eğmeye. Batı Tekdişi kalmış canavarlığının tüm şirretiyle saldırdıkça saldırıyor. İslam alemi ise bırakın ayakta durmayı, biri birini yer duruma geldi. Bakınız bu İslam aleminin son durumunu, Katar’da yayımlanan 25 Eylül 2007 tarihli El Şark Gazetesi, nasıl yorumluyor. (Türkçeye çeviren Halil Çelik.)
Yazının kelimesi kelimesine hiç dokunmadan sizinle paylaşmak istiyorum.
…….

ÜMMET NE ZAMAN UYANACAK ?

___________________________________

Araplar ve Müslümanların kaderi, Batının elinde oyuncak olmak mı? Araplar ve Müslümanlar, hiç harekete geçmeksizin hatta ‘ret’ tabirini dahi kullanmaksızın kendilerine, inançlarına, vatanlarına ve zenginlik kaynaklarına karşı kurulan tuzaklara teslim mi olacak?

Ümmetin kaderi, İslâm ülkelerinin, despot güç ABD, İsrail ve diğer Batılı ülkelerle mücadelede edemeyen ancak birbirleriyle savaşan zayıf küçük devletçiklere bölünmesi ısrarı gölgesinde boynunu Yahudilerin ve Siyonistlerin planlarına teslim etmek mi? Bu Batılı ülkeler İkinci Dünya Savaşı ve uluslararası örgütün kurulması akabinde çıkarılan uluslararası sözleşmeleri, anlaşmaları ve vaatleri unuttular. Uluslararası örgüt yani Birleşmiş Milletler, yıkma ve bozma gücüne sahip dünyanın doğusu ve batısındaki iki bloğun gölgesinde dünya güvenliğini ve barışını korumayı garanti ediyordu. Bu iki blok kendi ulusal çıkarlarıyla çelişen uluslararası her tutuma karşı çıkmaktalar.

ÜMMETİN BOYNU SİYONİST KASABA TESLİM EDİLEMEZ

Ortada teslimiyetin birçok görüntüsü var. Ümmetin boynunun Amerikalı veya İsrailli Siyonist kasaba teslim edilmesi, Arap ve İslâm bölgesindeki gelişmeler kanalıyla yapılıyor. Arap dünyasının ve Ortadoğu’nun hedef alınması, bünyesinde iki etkeni barındırıyor. İlki İslâm, bölgedeki Müslümanlar ve bu dinin saldırılarla mücadele gücü. İkincisi ise bölgenin sahip olduğu zenginlikler. Yahudi ve onların fikir ve hayatlarıyla irtibatlı Siyonistlerin hedeflerinden biri de bu zenginliklerdir.

BİZLERİ BÖLÜYORLAR, KENDİLERİ BİRLEŞİYOR

Bizler Arap bölgesinde ve bu bölgenin komşuları İslâm ülkeleri İran, Afganistan, Pakistan, Somali ve Sudan’daki gelişmelerle birlikte ABD ve İsrail’in, istikrarı sarsmak, savaşlar çıkarmak, halkları ve kaynaklarını kontrol altına almak, fikirlerinin ve inançlarının içini boşaltmak amacıyla halkları ve toprakları bölmek için çalıştıklarını anlıyoruz. İnanç bağlamında bu iki ülke İslâm’a terör, din ve vatan için şehitlik eylemlerine ise intihar damgası vurdu. İnsanları inançlarından ve bu inançları uğrunda şehit olmaktan uzaklaştırdı ve manevi ruhu öldürdü. Arap Birliği’nin içeriğinin boşaltılması operasyonlarını planladı ve hayata geçirdi. Arap Birliği’nin faydasına dair birçok kimsedeki kanaati sarstı. Oysa ABD’nin kendisi, Almanya ve bütün Avrupa ülkeleri, halkları ve milletleriyle birlik içinde.

DARFUR’DA İÇ SAVAŞI DESTEKLEDİLER

Bunun en anlamlı kanıtı, işgalci ve paralı askerlerin Sünni, Şii ve Kürt vatandaşlara karşı uyguladığı terör ve işgal gücü altında Irak’ın bölünmesi operasyonlarıdır. Sünni ve Şiilerin din çerçevesinde mezhepler olduğunu biliyoruz ancak peki niçin Irak’ta Kürtler, Sudan’da Araplar ve Afrikalılar gibi etnik bölünme teşvik ediliyor? Darfur’daki iç savaş İsrail, ABD, Fransa ve İngiltere tarafından finanse ediliyor ve destekleniyor. Belirli aralıklarla Müslümanlar ve Kıptiler diye aynı bölünme sorununun körüklendiği Mısır’ı, ABD ve İsrail Mossad’ın sahip olduğu en yüksek teknolojiyle yapılan suikastlar, mezhepçilik, partiler ve çözülmez anlaşmazlıklarla kaynatılan Lübnan’ı unutmuyoruz. Böylelikle Suriye ile Lübnan ve hükümet ile muhalefet arasındaki fitne körüklenmiş oldu. Hatta ülkeler ılımlı ve aşırılıkçı başlıkları altında bölündü. Fetih ile HAMAS arasındaki fitne ateşlendi. Anlaşmazlıkların halkası süratle genişletildi, bir taraf ötekine karşı güçlendirildi.

BİZLERİ KOBAY OLARAK KULLANIYORLAR

Bölgede yürürlüğe konan bütün bu siyasi senaryolar, hayata geçirilme yolunda ilerliyor. Bizler ise bu planlara kobay fare gibi boyun eğiyoruz, icabet ediyoruz hatta hiç üzerinde düşünmeksizin harfiyen yerine getirilmesini hızlandırıyoruz. Niçin yolumuzu görmek ve gerçekleri anlamak için kısa sürelik de olsa durmuyoruz?

GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GEÇİYOR

Bizler haklıyız, batılı tanımayız. Ümmetimiz için güven ve istikrar, ülkelerimiz için egemenlik ve özgürlük, nesillerimiz için geleceğin garantilerini sunmaya çalışmalıyız. Böylelikle zenginliklerimiz düşmanlarımızın eline geçmesin ve yüce dinimizin belirttiği gibi gücümüzün birliğimizden geçtiği gerçeğini teyit edelim. Tarihimiz kadim ve bunu gerçekleştirme gücümüz sınırsız. Ümmetimiz gücün ve ilerlemenin bütün unsurlarıyla dolu. Peki gerçeği anlamak, saldırganı kovmak ve bütün yalancı çağrılarını dile getirmek için neden biraz durup düşünmüyoruz?
…….

print

Bir cevap yazın