Hükümetin şu an gündeminde öncelikli konuların başında birinci olarak “sosyal güvenlik reformu” ikinci olarak ta yeni belediye yasası kapsamında 900 beldeyi kapatmayı ve 43 yeni ilçe kurmayı öngören tasarı bulunmakta. Sosyal güvenlik reformu konusunda görüşlerimizi sonraki günlerde ele alalım. Çünkü belediye konusu sosyal güvenliğe göre daha az öneme sahiptir. Bu nedenle daha az önemsizi önceye alarak aradan çıkarıp sosyal güvenlik reformu konusunu müteakip günlere bırakalım.
5393 sayılı Belediye yasasının dördüncü maddesinin birinci fıkrasına göre, nüfusu 5.000 ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde belediye kurulabilir. İl ve ilçe merkezlerinde belediye kurulması zorunlu olduğu belirtilir. Belediyenin kurulması için bu kadar nüfus gereklidir de, peki bu nüfusa ulaşmış bir yerleşim yerine kent diyebilmemiz mümkün müdür. Bu sorunun cevabını birazdan ararız.
Yine aynı yasanın 11. maddesinin 2. fıkrasına göre, nüfusu 2000 in altına düşen belediyelerin (belde belediyelerinin) köye dönüşmesi gerektiğini öngörmektedir. Bu durum ilçe belediyeleri için geçerli değildir. Çünkü ilçeler kanunla kurulur ve yukarıda maddede belirtildiği gibi, ilçelerde belediye teşkilatının oluşması ve kurulması otomatik olarak gerçekleşmektedir. 11. maddenin ikinci fıkrası aynen şu şekildedir. “Nüfusu 2.000′in altına düşen belediyeler, Danıştay”ın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürülür. Tüzel kişiliği kaldırılan belediyenin tasfiyesi il özel idaresi tarafından yapılır. Bu belediyenin taşınır ve taşınmaz malları ile hak, alacak ve borçları ilgili köy tüzel kişiliğine intikal eder. İntikal eden borçların karşılanamayan kısımları il özel idaresi tarafından üstlenilir ve vali tarafından İller Bankasına bildirilir. İller Bankası bu miktarı, takip eden ayın genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının belediyelere ayrılan kısmından keserek ilgili il özel idaresi hesabına aktarır.”
5393 sayılı yasanın bu maddesine göre, hükümet 900 e yakın beldeyi kapatmayı öngörmektedir. Burada ön plana çıkan acaba bu belediyelerin gerçekten devlete yük olması ve kamu bütçesinin zararının azaltılması mıdır. Eğer temel amaç gerçekten bu ise, ki bu konuda tasarının gerekçe metnine bakmak gerek. Tasarı meclisten geçince bu konuda ayrı bir yorum yaparız. Fakat yönetsel bir zorunluluk olduğu söylenen bu durum kanımca bu kadar ciddi bir durum değildir.
Bu tasarının belki en makul boyutu belki dolaylı olarak “kent” kimliğinin nitelikleri üzerine kurgulanabilir. Zira bırakın 5000 i, 2000 in altına düşmüş yüzlerce belde belediyesi bulunmaktadır. Bu yerleşim yerlerinde yaşayan kişiler de devlet istatistiklerine göre KENTLİ olarak tanımlanmaktadır. Kentli olabilmenin kent öğelerinin tam anlamıyla teşekkül etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde gerçek bir kentten ve kentliden bahsedemeyiz.
Bahsini ettiğimiz kent uzantılarının ve kentli uzantılarının neler olduğunu bir başka yazımızda ele alırız. Ancak yarınki yazı randevumuzu 28 Şubat a ayıralım. Zira 28 Şubat ve benzerlerinin onuncu yıldönümünü kutlayalım ağlanacak halimizi düşünerek. Başlığını da koyalım. “Askeri Müdahalelerin Modernleşme Süreci ve Toplumsal Etkisi” olsun.
Mutlu yarınlar temennisiyle.
Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar http://www.yazarport.com, http://www.gunesgazetesi.net http://www.bilgiagi.net http://www.bilgievreni.com, http://www.siyasalforum.net http://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.