Belediyeler yerel gelişmenin temelidir.
Çalışmalarında makro planlarla uyumlu olmaları gereklidir.
Dokuzuncu kalkınma planında(2007-2013) kendilerine çok önemli bir yaklaşım ve ödev verilmiştir:
“Yerel dinamiklere ve içsel potansiyele dayalı gelişmenin sağlanması” (DPT, dokuzuncu kalkınma planı, Ankara, 2006, sf; 99)“…yerel istihdamı ve sermaye birikimini hızlandırıcı tedbirler alınacaktır.” (a.g.k. sf;118)
Bu ödevler(planlar kamu için emredicidir.) ve yaklaşımlar göstermektedir ki;Yerel yönetimler aslında kalkınmada çok temel bir işleve sahiptirler.
Acaba kaç belediyemiz bu yaklaşıma sahip?
Ve yerel dinamiklerle içsel potansiyellerin neler olduğu konusunda hangi araştırma ve incelemeler yapılmış? Yerel ve bölgesel düzeyde “verimlilik projeleri” yapılmalıdır. Bu çalışmalarda yöresel kaynakların neler olduğu araştırılmalı, mevcut kaynakların tam ve etkin kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir.Sanayi üretimi ülkemiz gibi gelişmekte olan bir ekonomi için kritik bir öneme sahiptir. Özellikle de imalat sanayinin, hem yarattığı katma değer hem de istihdamda sahip olduğu payın büyüklüğü açısından izlenmesi gerekir.Bilindiği gibi ihraç ettiğimiz hemen hemen bütün mallarda yüksek miktarda ithal girdi kullanılmaktadır. İthal ara mallar yerine yerlilerinin kullanılması için fiyat ve kalite açısından uygunluk önemlidir. Bunun için Ar-Ge harcamalarının ve yerli üreticilerin desteklenmesine yönelik bir politikamızın olması lazım. Bunun başarılması halinde; hem ihracatın yarattığı katma değer artacak hem de yerli sanayinin gelişmesine ivme kazandırılacaktır. Fason üretim ve montaj yapmak yerine kendi ürünlerimiz ve markalarımız olsa; bir malın bütün üretim aşamalarını kendi girdilerimizle yapsak, yapabilsek… Bu kriz bizi böyle köklü, ulusal ekonominin lehine ve yapısal bir dönüşüme itmelidir. Bugünkü dünya krizinde tüm ülkeler yeniden kendi kaynaklarına yönelmektedirler.
Başta ABD olmak üzere Fransa, İngiltere gibi bir çok ülke yerli ürünlerin ticaretine yönelik önlemler almaktadırlar.Bu koşullarda hem Dokuzuncu Planda verilen görevler, hem de küresel kriz şartları yerel ve ulusal yetkilileri kendi kaynaklarımıza yönlendirmektedir. İnsan varlığımız en başta olmak üzere her çeşit ulusal, bölgesel ve yerel değerlerimizi inceleme, araştırma ve üretime dönüştürme konusunda yoğun çabalarımız olmalıdır.
Bir atasözü, “iyilik evden başlar” diyor. Önce en yakın çevremize faydalı olacak çözümleri bulmalıyız. Uzak diyarlardan kaynak beklemek yerine, kendi öz kaynaklarımızı üretime ve katma değere çevirmek daha üretken bir davranış olmaz mı?Belediyeler sosyal gelişmenin, dolayısıyla kalkınmanın en somut, en yakın örneklerini verebilecek kurumlardır. Dünyadaki gelişmeleri çok yakından izleyen ve deneyimleri yerel koşullarla birleştiren yönetimler başarılı olacaktır. Her belediye bünyesinde bir yerel araştırma birimi kurmalı, o beldenin ve bölgenin potansiyelini ortaya koyacak çalışmalara yönelmelidir. Daha önce yapılan çalışmalar derlenmeli, bilgi boşluğu bulunan alanlarda ise yeni araştırmalar yaptırılmalıdır.Hem ulusal hem de yerel yönetimleri bilimin ve araştırmanın ışığında yönlendirmek topluma yapılacak en kalıcı hizmet olacaktır.