Fazla değil, bundan birkaç gün önce, Validebağı korusuna koşu parkuru yapılacağı ve Validebağı korusu gönüllülerinin bu oluşumu protesto ettiği haberini gazetelerden birinde küçücük bir haber olarak okumuştum. Validebağı korusu ile olan aşkım bundan 20 yıl önce bir kış ayında başladı. İkinci sömestri başladığında lisemiz (Haydarpaşa Lisesi) yeni binasına taşınacak diye kesin duyuru yapıldı. Haydarpaşa lisesinin yeni binası işte bu korunun sonunda harika bir alanda yer almaktadır. Üç sene boyunca, hayatımın en güzel manzarası eşliğinde liseye gidip geldim. Sabahları güneş ışıkları, koca çam ağaçlarının arasından süzülüp yüzümü yıkayan serin su, kulaklarımdaki kuş sesleri saatimin alarmı oldu. Sonbaharda patika kollarına dökülen sarı-kızıl yapraklar gönlümü gıdaklar, kış aylarında yağan karın manzarasına ise doyum olmazdı. Yağmur yağdığında taze çimen kokusu bizi alır götürürdü şehrin en kalabalık hallerinden dağ eteklerine.. Her bir mevsim kart postal içinde yaşardık, gidip gelirken okulumuza.
Yıllar sonra Altunizade’ye taşındığımda eşimle aynı keyfi sürdürdük. Hamilelik döneminde en keyifli yürüyüşlerimi yaptım bu ağaçlık alan içinde. Eşimin tohum tohum toplayıp, evde fideleyip yetiştirdiği ağaççıklarımızı buradak boş alanlara ektik. Kızımıza ve insanlığa bırakacağımız mirasımızda o ağaçlar. Bu aşk ile on beş fidancığa bakıyorduk. Evimize gelen her misafiri, İstanbul’un karmaşandan uzaklaştırmak, doğa ile özdeş bir hayat sunmak için, kuşların senfonisi eşliğinde temiz hava solumak için götürdüğümüz yerdi Validebağı korusu.
Cumartesi gittiğimizde beynimizden vurulmuşa döndük! Korunun Atıfbey sokağından girişi otobana çevirmişler. Ektiğimiz on bir fidanın yerinde çift şerit gidiş geliş bir yol vardı. Elbette asfalt dökmemişler. Koşu parkuru kâbusu gerçekleşmişti. Gözlerimize inanamadık. Kızımıza ve insanlığa armağan ettiğimiz ceviz ve kestane ağaçlarının yerinde yeller esiyordu. Bu kadar geniş bir patika yola ne gerek vardı? Yeşil alanın üçte ikisini yola harcamaları yetmiyormuş gibi kalan üçte birlik bölümün üzerine de katran dökmüşler! Kime sorup yaptılar böyle bir şeyi? İnanılır gibi değil. Bir de utanmadan üç büyük spor kulübünün teşekkür pankartı vardı: Spora sporcuya desteğinden dolayı… bıdı bıdı… Doğayı böylesine tahrip eden spor olmaz olsun! Ormanları yakıp, yerine siteler inşa eden, üzerinde fidanlar olan toprağı yola çeviren zihniyete yazıklar olsun! Bırakın kardeşim! Bir şeye de kirli ellerinizi sürmeyin! Park bahçe yapıyoruz, koşu alanı yapıyoruz diye toprağı betona, yeşil alanı tartar döşemeye çeviren belediyelere kim dur diyecek?