Otobüsün Marmaris yolculuğu geceyarısında başlıyordu.
Harekete beş dakika vardı.
Kadın garajın yoğun kalabalığında yürürken yastıkçıyı gördü.
Bir lira verip bir yastık aldı.
Adam o anda gülümsedi..
Kadının bal gözlerine bakıp; “anlaşılan bir yastıkta Marmaris olacak” dedi..
Işıltılı bir gülümseyişti kadının gözlerinde parlayan..
Marmaris’e ilk kez birlikte gidiyorlardı.
Gece güzeldi. Kadın mehtaplı geceden de güzeldi..
Kadının ipeksi saçları yastığa yayılınca adam bir şeyler fısıldadı kulağına…
Mutluluk içlerindeki sıcaklığın artarak kaynaşmasıydı..
Adamın içinden yıldızların büyüsünü, gecenin sonsuz maviliğini anlatmak geçti..
Ama, vazgeçti. Susmak daha güzeldi..
Biliyordu kelimeler güçlüdür, ama bu anda susmak en güzeliydi..
Bu anlarda ne geçmiş, ne gelecek.. varoluşun, yaşıyor olmanın tılsımlı sıcaklığında bakışmak, düşlemek, düşünmek..
Otobüs ayın altında bir çizgi gibi ilerliyordu uzun yollarda..
Denizli’ye doğru gün ışımaya başladı.
Adam sabah çayını yudumlayan kadına dönerek;
“Muğla’yı geçince önümüzde bir yeryüzü cenneti uzanacak, sakın şaşırma” dedi. Az sonra Gökova göründü büyüleyici güzelliğiyle.
Marmaris’e vardıklarında toparlanırken adam yastığı çantaya koymadan önce kokladı, içine çekti..kadına bakarak gülümsedi..”geldik canım” dedi..
Tekneyle Turunç’a geçerken kadının rüzgarın savurduğu saçlarındaki kokuyla yastıktaki koku aynıydı.
Bir Yastıkta Marmaris..
Bir Cevap Yazın