Önümüzdeki politik tabloya bakınca ne görüyoruz?
CHP:
Ülkenin ilk kurulan partisi kendini yenilenmeye kapatmış. Halktan kopuk kadroları var.Tarihi arka planında; Kanuni Esasi taraftarlarınca halk “cühhal” yani cahiller güruhu, 2.Abdülhamit döneminde Jön Türklerin gözündeyse halk cahil, ittihatçıların sevdiği tabirle “sebükmagzan” akılsızlardan öteye taşınamadı. Son dönem Osmanlı aydınlarıyla halk arasındaki ilişki aydınlatan/aydınlanan bazında oldu. Siyasal katılım çağdaş yönetimin ihmal edilen bir ayrıntısı olarak kaldı. Esas sinirlenilen nokta ise; bu akılsızlar ve cahiller onları aydınlatmaya çalışanlara her fırsatta nankörlük etmiştir! Ne kadar tanıdık bir zihinsel yapı değil mi?
CHP politikayı halka kapatan bir parti. Üstelik Genel Başkan antipatisi var kurumun. Kemal Kılıçdaroğlu gibi isimler son belge savaşında prim yapsa da bu kurum adına toplamda etkili değil.
MHP:
Yenilenmeye kapalı ve milliyetçiliği bir rozet gibi yakasında taşıyan, bilimsellikten çok uzak programıyla fikri olmayan partiler kervanında. AKP’ye payanda olması nedeniyle, son kamuoyu yoklamalarında puan kaybeden bir parti.
AKP:
Siyaset deneyimi olan bir çekirdek yapısına rağmen beş yıllık ilk iktidar döneminde yeni politikalar oluşturamadı. Ele geçirdiği iktidar noktalarını yandaşlarına rant sağlama, cemaatlere rant aktararak güçlendirme politikası izledi. Sayın Başbakan’ın dilinden de anlaşılacağı gibi toplumu , “biz ve onlar “ diye böldü. Bizden olanlar ve olmayanlar diye ayrılan toplumda menfaat,rant,kayırmacılık, nepotizm ve kadrolaşma aldı başını gitti. Deniz Feneri ve Şaban Dişli gibi vakalarla rüşvet ve rant belgelendi. Dini söylemin paraya transfer edilişi kamuoyunun gözleri önünde bir halı gibi açılıverdi boylu boyunca. Bu olaylar zincirinin halkalarının dönüp dolaşıp Başbakan’ın en yakın akrabası Zekeriya Karaman’a ulaştı. Avrupa’da gazeteler “yeteri kadar AK değil mi?” diye başlık attılar bunun üzerine. Allah ve insaniyet namına toplanan paralar buhar olmuş ya da farklı alanlarda harcanmıştı. Bu yetmezmiş gibi;Kanal7 sermayesini alelacele 14 milyon YTL düşürüverdi!
Yine de politika ve taktik üreterek sahada var olan tek parti olduğu gerçeğini kabul etmeli. Diğer partiler ve liderler politika üretemediğinden gücü yüksek.
DP:
1946’da geniş halk kitlelerine,köylülere ve yoksullara siyaset kapılarını ardına kadar açan DP demokrasinin açılımını yapan partidir. DP bir kurum kültürü oluşturmuş, babadan oğla gelenek aktarımıyla Avrupa merkez sağ parti kültürünün ülkede tek temsilcisi olmuştur. Başka hiçbir parti politik geleneği aileden aktarmaz. Ancak bu kurumsal tavır ve hürriyet mücadelesi Sayın Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olunca durmuştur. Parti içinden ve Türkiye politik yaşamından gelmeyen Sayın Tansu Çiller’in getirilmesi kurumsal çatlama doğurdu. Sonrası kurumsal yapının yok edilmesi sürecidir. Geleneksel liderlerin yeni liderler yetiştirmemesi en eski iki partiden biri olan DP’yi yıktı. Türkiye’nin liberal muhafazakar ilk parti geleneği ve kültürü küçüldü.Gelenekselle yeniyi birleştirecek farklı bir zihinsel tasarımı olan lidere ihtiyaç olduğunu gördüm ve siyasete girdim. Benim hayallerim var. Baştan sona yenilenmiş bir parti hayal ediyorum. Eski kafalarla, eski bakış açılarıyla işim yok. Ayak oyunlarıyla yürüyen sistemi değiştirmek istiyorum. Kasaba politikalarını geride bırakmamız gerek.
Devam edecek…