22 Temmuz .2007 yenilgisinden sonraki umutsuz ortamda tek başıma genel başkan adayı olarak çıktım. Partiye ve tabana umut, fikir ve heyecan aşılamaya çalıştım. 3-4 ay tek başıma çalıştım. “Yenilikçiler” adıyla başladığım küçük kadrom çok fedakardı. Partiyi bir klübe çeviren anlayışı aştık. Ancak, bugün deniz yeniden bitti. Kurumsal bir kimlik, yeni bir yol arayışı devam ediyor. Liderlik hedef koyma ve yol gösterme sanatıdır.
Demokrasi daha fazla özgürlük ve daha iyi bir hayat için her zaman mücadele edebilme gücüdür. Bunlar iyidir, çünkü bir ulusun geçirdiği aşamaları temsil eder. Politik sıkıntılar, soygunlar, bunalımlar, duvarlar karşısında aklına yıkımdan başka bir şey gelmeyen halk tarihinden habersiz demektir. Türkiye tarihine yabancılaşmış ve hiç bir bilgisi yok. Tarihi bilgimiz olmadan bugünü değerlendirmemiz hep eksik ve yanlış. Bu ayarı bozuk bir camdan dünyaya bakmak gibi tepetaklak bir duygu. İçinde bulunduğumuz karmaşadan çıkmak ancak kendi gücümüzle mümkün. Bu karmaşadan daha iyi günlere zaferle çıkacağımıza inanmalıyız ki güçlü bir Türkiye’yi yaratalım. Her istediğimizi anında elde edemiyor olabiliriz ama cesaret ve mertlikle bizim ummadığımız başarıları yakalayabiliriz.
Her gittiğim yerde bana bu tablodan ne çıkabilir ki, ne değişiklik olabilir sorusu geliyor, ya da peki bu karmaşadan , pislikten nasıl çıkabiliriz umut var mı diye soruyorlar. Evet bu karmaşadan ancak kendi gücünüzle çıkabilirsiniz siz olmadan gelecek olamaz . Önce Cumhuriyet’e inandık. Halk bireylerden oluşan bir topluluk , kuru kalabalık değil. Demos da halk demek. Sonra demokrasiye inandık. Şimdi fikirlerin özgürlüğüne ve milli gücümüze inanmalıyız.
Mustafa Kemal yoksul bir ülkede bugünün Türkiye’sinin temellerini attı. Bu ülküsü bizim için bu gün de geçerli.
O ülküsünü şöyle belirler:”Türk ulusunu, uygar dünyada kendisine yaraşan yere yükseltmek ve Türkiye Cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üstünde, her gün daha çok güçlendirmek.”
Ülkelerin tarihinde öyle anlar olur ki, tepeden tırnağa değişim gerekir. Çünkü bütün kurumlar ve dayanakları çökmüştür. Her şeyi yepyeni değerlerle yeniden inşa etmek gerekir. Cumhuriyet bu nedenle değişim heyecanının bayramı idi. Yerleşik değerlere, kokuşmuşluğa, çürümüşlüğe, tozlu ve küflü fikirlere, kurumlara isyanın ve başkaldırının adıydı 1923’de.
Bu idealist coşkudan daha sağlam bir taş bulamayacağını bilir büyük önder. Ulusuna duyduğu güven onu büyük bir önder yapar.
Bugün de bu coşkuya ve güvene ihtiyacımız var. Umutsuzluk atalet doğurmakta. Birey ve vatandaş olma yerine, elindekini koruma içgüdüsü var olmakta.
Türkiye yeni bir yüzyılda ekonomiden siyasete tepeden tırnağa reform, değişim ihtiyacıyla karşı karşıya. Eskiyen kurumları yenileyerek muasır medeniyetler seviyesine yükselmek zorundayız. Bu sadece Mustafa Kemal’in değil, onunla yola çıkanların isteği olarak bize sıcak ellerini uzatıyor.
Türkiye kadını, erkeğiyle çoluk çocuk güçlü bir ülke istiyor. Türkiye bunun için tüm yoksulluklara , yolsuzluklara rağmen yoluna devam ediyor. Türk ulusu önde olmaktan yorulmuyor, yeter ki ona ayak bağı olunmasın. Türk ulusu genç ve asi başını dimdik tutuyor. Rüzgarlara açık bağrında binlerce yılı beslerken bir Anadolu tanrıçası gibi bereket vaat ediyor.
Demokrasi, değişim ve yenilenme isteyen genç seslerin, yüreklerin ve kadınların talebi. Bugün bize gerekli olan rahatlık değil , cesarettir.