Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013 yıllarını kapsamaktadır. Bu dönem ülkemizin AB ‘ye tam üyelik çabaları açısından olsun, Türkiye ekonomisinin verimlilik temelli büyüme politikaları anlamında olsun her açıdan son derece önemli bir dönemdir.
Bu plan dönemi beş ana gelişme ekseni üzerine oturtulmuştur. Bunlar;
-rekabet
-istihdam
-beşeri sermaye
-bölgesel gelişme
-kamuda etkinlik alanlarıdır.
Gelecek yazılarımızda diğer alanlara da değineceğiz. Bu yazıda bölgesel gelişme üzerinde durulacaktır.
Bölgesel gelişme
Bölgesel gelişme çok önemlidir. Dokuzuncu kalkınma planının da ana gelişme eksenlerinden biridir.
Bölgesel gelişme, bölgelerin verimliliğini yükseltmek suretiyle ulusal kalkınmaya hizmet edecektir. Rekabet gücüne ve istihdama da katkı verecektir. Bir yandan da gelişmişlik farklarının azaltılmasında da yarar sağlayacaktır. Bu kapsamda “yerel dinamiklere ve içsel potansiyele dayalı gelişme ortamının oluşturulmasına, yerel düzeyde kurumsal kapasitenin artırılmasına ve kırsal kalkınmanın hızlandırılmasına yönelik çalışmalara ağırlık verilecektir.”(Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013,sf;98)
İşte bu saptamalar çok önemlidir. Çünkü burada yerel potansiyel ve olanaklar öne çıkarılmaktadır. Ayrıca kurumların güçlendirilmesi ve kırsal kalkınma ağırlık taşıyacaktır.
Devlet Planlama Teşkilatı gelişmişlik endeksine göre illeri gruplandırmaktadır. Bu çalışmaya(DPT, illerin ve bölgelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması araştırması, 2003, sf;71) göre;
1. Derece gelişmiş iller: İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa’ dır.
5. Derece gelişmiş iller: Kars, Şanlıurfa, Iğdır, Batman, Gümüşhane, Mardin, Siirt, Ardahan, Van, Bingöl, Hakkâri, Şırnak, Bitlis, Ağrı, Muş, Bayburt
En gelişmiş bölgemiz Marmara’dır. En az gelişmiş bölgeler doğu-güney doğu sınırlarımıza yakın illerimizdir.
Ancak bu bölgelerin kendi içinde de gelişmiş-azgelişmiş iller vardır. Örneğin Gaziantep, sanayisi güçlü bir ilimizdir.
Bu saptamalardan sonra yapılması gereken iş; doğu-güney doğu illerimizin yerel potansiyellerini kapsamlı olarak araştırmaktır. Ve bu potansiyellerin üretime dönüştürülmesi için gerekli yatırımlara hız ve öncelik vermektir. Burada kamu-özel işbirliği şarttır.
Gerek ülke planlamasında gerek firmaların gelişmesinde verimlilik ilkesinden hareket edilmelidir. Eğer temel ölçütümüz bu olursa gelişme daha hızlı ve kalıcı olur. Şirketlerimiz çabuk, esnek, verimli, iletişimi güzel ve karlı bir yapılanmayı hedeflemelidirler.
Dokuzuncu Planda ayrıntısı verilen “bölgesel gelişme” hedefleri her düzeyde ve her aşamada hayata geçirilmelidir.
Planlar, araştırma ve incelemeler raflarda duracaksa bundan kimseye fayda olmaz. Ayrıca daha önce bu bölgemizle ilgili yapılan çok sayıdaki araştırma bulgularından da mutlaka yararlanılmalıdır.