Bugünlerde açılım modası var. Herkes kendine göre açılımda bulunuyor. Ben de modern tıbbın müntesiplerinden biri olarak alternatif tıp, tamamlayıcı tıp, destekleyici tıp, doğal tıp gibi birçok farklı isimlerle bilinen modern tıp dışı tedavi yöntemleri konusunda açılımda bulunmak istiyorum.
Modern tıp dışı tedavi yöntemleri terimi ile tıp fakültelerinde okutulmayan, öğretilmeyen ve çoğu zaman hekim olmayan kişiler tarafından uygulanan tedavi yöntemlerini kastediyorum. Homeopati, biyoenerji, biyorezonans, yoga, hipnoz, fitoterapi, akupunktur, reiki, şiatsu… bunlardan sadece birkaçı.
Modern tıp teknolojisinin sağladığı müthiş ilerlemelere karşılık bizde de en gelişmiş olanlar dâhil tüm ülkelerde de modern tıp dışı tedavi yöntemlerine giderek artan bir alâka var. Mesela Amerika’ lıların bu tedaviler için bir senede 34 milyar dolar harcadıkları ve bu rakamın her geçen gün arttığı biliniyor.
Modern tıp ‘dediğim dedik çaldığım düdük’ prensibine sıkı sıkıya bağlı bir kurum. Kendi öğretisinde yer almayan hiçbir tedavi yöntemini tartışmaya bile gerek görmeden kesinlikle reddeder ve bunları uygulayanları veya savunanları da gözünü kırpmadan ‘şarlatan’ ilan eder.
Oysa modern tıbbın elinin kolunun bağlı kaldığı pek çok hastalık olduğu gibi ‘kendi şarlatanlarının’ sayısı hiç de az değildir.
Tabii ki modern tıptan etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmamış bir tedaviyi itirazsız kabul etmesini ve ona onay vermesini beklemiyoruz, ama bunları hiçbir makul ve mantıklı bir gerekçe göstermeden reddetmek de bilimsellikle uyuşmuyor.
Bu yöntemler neden ilgi çekiyor
Modern tıp dışı yöntemlerin ilgi çekmesinin pek çok sebebi olabilir. Ben bunlar içinde modern tıbbın kendi uygulamaları dışındaki diğer tüm tedavi seçeneklerini hor gören, aşağılayan katı statükocu tutumunun rolünün büyük olduğu kanaatindeyim.
İkinci önemli bir sebep de modern tıbbın birçok hastalık karşısında çaresiz kalması olabilir. Bir tarafta ‘Artık ne yerse yesin’ denilen hastalar, bir tarafta astım, romatizma gibi ömür boyu devam eden hastalığı olanlar denize düşen yılana sarılır misali alternatif tıbbın kucağına düşebiliyorlar.
Modern tıp uygulamalarının insan ruhunu hiçe sayması, empatiyi ihmal etmesi, birçok hastalığın şifasının tabiatta olduğunu görmezden gelmesi ve her hastalığı mutlaka ilaçla veya ameliyatla tedavi etmeye çalışması, modern tıbbın pahalı olması ve önemli ölçüde ilaç endüstrisinin denetimi altında olması, hasta hekim ilişkisinin satıcı-tüketici ilişkisine dönüşmesi… gibi daha pek sebep ileri sürülebilir.
Her şeyi ben bilirim yanlışlığı
Modern tıbbın bu yöntemlerin tümünü aynı kefeye koyması ve hiç incelemeden, üzerinde düşünmeden, ne olduklarına, neyi nasıl yaptıklarına bakmadan dışlaması çok yanlış.
Toplumların yüzlerce yıldan beri uyguladıkları yöntemlere en azından merak duymak, bunlar neyi nasıl yapıyorlar diye ilgilenmek her şeyden önce bilimselliğin bir gereğidir.
Günümüzde modern tıp uygulamalarının birçoğunun bu geleneksel tedavilerden esinlendiği, faydalandığı da unutulmamalı. Bitkilerden elde edilen ilaçlar bunun en güzel misâli.
Modern tıbbın ‘her şeyi ben bilirim ve ben ne dersem o olur’ tutuculuğunun gün gelip iflas etmesi de mümkün. Çin’ de yüzlerce seneden beri uygulanan akupunkturu uzun süre reddeden modern tıp sonunda bunun etkili bir tedavi yöntemi olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Bugün akupunktur modern tıp öğretisinde yerini almış ve birçok gelişmiş ülkede başarı ile uygulanan bir tedavi yöntemi olmuştur.
Gelelim neticeye
Modern tıp dışı tedavilerin tümü aynı kefeye konmamalı ve bunların etkinlikleri, yan etkilerinin bulunup bulunmadığı doktorlar tarafından bilimsel yöntemlerle araştırılmalıdır.
Hiçbir tıbbi tedavi yönteminin doktor olmayan kişiler tarafından uygulanmasına fırsat ve imkân verilmemelidir.
Modern tıp okumuş ve yıllarca da eğitimini vermiş bir kişi olarak bu yöntemler içinde modern tıp uygulamalarının yerini alacaklar bulunduğuna da inanıyorum.