Bu İşte Bir Yalnızlık Var..

Merak ediyorum hayatından memnun olan insan var mı acaba diye. Nedense asık hep suratlar. Sabah günaydın kelimesi bile insanlara bir yük gibi geliyor. Ağızları açılmıyor. Robotlaşmış insanlık.

Sanal alemde yapılan chatlar getirdi bizi bu duruma. İnternet aleminden kaynaklanıyor bütün bunlar. Aşırıya kaçıyoruz. Asıl olması gereken durumu bildiğimiz halde hala vazgeçemediğimiz farkında olmadan esiri olduğumuz bazı durumların pençesi altındayız. Gün geçtikçe bu batağın içerisine girmekten kendimizi alamıyoruz. Çırpındıkça batışımız hız kazanıyor. Her halükarda yapmak istediklerimizi yapamıyoruz. Bugün vermiş olduğumuz karar karşısında 1-2 gün dayanabiliyoruz. Sonra akışına bırakıyoruz bu vahim hayatı. Nefes alışlarımızdaki refleksler gibi adım atıyoruz hayatın patika yollarında. Fakında değiliz hiçbir şeyin. Gençlik gün geçtikçe daha çok saplanıyor o geri getiremeyecekleri yılların güzelliğine.

Hala bir eksiklik seziyorum hayatıma dair. Hiçbir şey bitmiyor bu yalan dünyada. Yapılan onca cahilliğe rağmen bizim de bu çorbada tuzumuzun olduğuna inanıyorum. Ama tuzu fazla kaçırıyoruz gibi geliyor bazen. Her şeyin ortasını bulmaktansa aşırılık heyecan veriyor bize. Merak ediyoruz sonucunu. Zaten ne geliyorsa meraktan gelmiyor mu başımıza. Doğrular önümüze serilse de es geçiyoruz, pek de umrumuzda olmuyor asıl yaşanılası hayatın gerçekleri. Bildiğimiz gibi yaşamaya alışmışız biz. Değişiklikten korkuyoruz. Kendi kabuğuna çekilen kaplumbağa gibi ilerlemeye çalışıyoruz. Adım atsak mı atmasak mı diye düşündükçe yıpratıyoruz kendimizi. Sonra? Sonrasını merak ediyorum ben de. Sonra olacaklar ne, olması gereken ne? Ya da yaşanılası hayat ne? Ben bunun peşindeyim. Belki de buna kafa yora yora tükenip gidecek ömrüm.

Susayınca içtiğimiz su gibi oluyor bazen nefes aldığımız dakikalar. Bazen de suya o kadar çok doyduğumuz zamanlar oluyor ki suyun tadını alamıyoruz. Ne tat veriyor size? Nereye gidiyor insanoğlu? Kısacık ömrünüzden ağzınızda kalan tadı merak ediyorum açıkçası. Ben mutluyum diyen kaç kişi var bu hayatta? Mutluluğunun kaynağı ne? Nedensiz ve sebepsiz mi bu duygu? Nasıl başarabiliyorsunuz bunu? Şarkıların gücü nedir ki insanları alıp götürüyor uzaklara? Uzaklarda ne var? Kayda değer bir şeyler var mı ömrü hayatınızda? Okuduğunuz kitap? İzlediğiniz film? Gördüğünüz resim? Yaşadığınız aşk? Hangisi?

Hiç mi akıllarda kalmadı bu saydıklarım. Boşa mı geçti bu süreç? Dile kolay yaşanılan saatler. Ben mi çok karamsarım yoksa düşüncelerim mi çok yanlış? Cahillikten mi geliyor bu cümleler yoksa boşluktan mı düşünüyorum bütün bunları? Kusursuz bir hayat imkansız mı sizce? Mükemmelliyete yaklaşmak daha mı eğlenceli? Vazgeçemedikleriniz ne bu dünyada? Yapmak ve olmak istedikleriniz? Hala kafamı kurcalayan düşünceler eşlik ediyor bana. Onlar da olmasa çok yalnız olurdum herhalde. Belki de bir mağaranın içinde ışık bulmanın derdindeyim. Işığı görmüyor gözlerim. Nefes aldığıma göre bir oksijen kaynağı olmalı. Dışarıya açılan küçük de olsa bir ışık kaynağının olduğunun farkındayım. Belki de eksiklik bu olsa gerek. Düşünülen süreçde bana gözükmeyen bir şeyler var. Var olan durumu korumak mı acaba benim görevim yoksa daha ileriye gitmek mi istediğim şey. Nereye gidilebilir ki bu şartlarda?

Karamsarlığın son safhalarında dolaşıyorum. Sanki ben hep böyleyim. Ama eksik olan bir şeyler var ve bu hiçbir zaman tamamlanmayacak olan düşüncelerimden arta kalanlar.

“Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer… Nehir asla durmaz…” diyorlar bana hep. Ama ben karşıya geçmek için daha hazır değilim sanırım. Daha nehrin bu tarafında yapacak çok işim olduğuna inanıyorum. Nehir umrumda bile değil. Tek derdim düşüncelerim.

print

Bir cevap yazın