Küreselleşme gibi kapsamlı ve çok yönlü bir süreci ne ile, nasıl anlayabileceğiz. Elbette sosyal bilimle ve sosyal bilimlerin öncüsü iktisatla, ekonomi politikle açıklayacağız. Elbette tarihsel ve toplumsal analizlerle izah edeceğiz.
Küreselleşen nedir ve bu sürecin temel dinamikleri nelerdir?
Küreselleşen emek değil, sermayedir. Sermaye küresel planda serbest dolaşım olanağına kavuşmuş ve kendisine en yüksek kar sağlayan bölgeye akabilmektedir. Emek bu olanaktan yoksundur.
Son yirmi yıl(1987-2007)içindeki eğilimler:
-dünya işgücü piyasalarında emek arzı 1.2 milyar kişi artmıştır.(IMF, Dünya Ekonomisi Raporu,2007)Böylece sermaye, emek karşısında göreceli olarak daha güçlü bir konuma geçmiştir.
-tüm ekonomilerde emeğin milli gelirden aldığı pay gerilemiştir. Emek gelirlerinin milli gelir içindeki yüzde payı 1980 yılından 2005’e düşmüştür.
ABD’de yüzde 65’ten 60’a,
Avrupa’da 73’ten 63’e,
Japonya’da 70’ten 58’e gerilemiştir.(IMF, World Economic Outlook, Nisan 2007)
– tüm ekonomilerde emeğin milli gelirden aldığı payın gerilemesinde küreselleşmenin biçimi önemli bir faktördür. Bu süreçte teknolojik gelişme de önemli bir etkendir ama sürecin esas dinamiği teknoloji değil, küreselleşme sürecinin biçimidir.
Türkiye imalat sanayi üzerine yaptığımız çalışmalarda da görüldüğü gibi verimlilik-ücret makası açılmaktadır.(Halit Suiçmez, Verimlilik-İstihdam İlişkisi, 2009)Yani bölüşüm emek aleyhine bozulmaktadır.
İnsanlık tarihinde tek tip küreselleşme olmamıştır. Alternatif süreçler olabilir.
Teknolojik ilerleme daha eşitlikçi ve toplumcu bir yönelimde olabilir. Bu hem teoride hem de yaşam pratiğinde kanıtlanmıştır.
Neo klasik küreselleşme varsayımları tutmamıştır. Yani eğer “verimlilik artarsa reel ücretler de artar” varsayımının her dönemde ve ülkede yaşanmadığı ortadadır. Büyüme ve verimlilik artmış ancak istihdam artmamıştır. İşsizlik ve yoksulluk azaltılamamıştır. Çünkü bölüşüm giderek daha eşitsizleşmiştir.
Küreselleşmenin bu anti-insan uygulamaları küresel krizi üretmiştir.
Şimdi yapılması gereken; bireyi, toplumu ve doğayı esas alan insancıl bir küreselleşme çizgisini oluşturmak ve uygulamaktır.