Büyüdük Ama Kalkınabildik mi?

Büyüyoruz ama kalkınamıyoruz.  

Büyüme sosyal gelişmeye yeterince yansımıyor.

Eğitim, sağlık, gelir dağılımı dengeli biçimde düzelmiyor.

Bölgesel, kentsel uçurumlar artıyor.

Büyümemiz verimliliğe dayanmıyor. Tüketime, ithalata dayanıyor. Ekonomik verimlilik ile; büyüme, yatırım, ücret, istihdam, ihracat arasında ilişki kopuk. Artık büyümenin de kalitesinin tartışılması lâzım. Amaç, sadece pozitif büyüme hızına ulaşmak olmamalı. Bizde büyüme rakamları, tıpkı asansör gibi, bir inip, bir çıkıyor, keskin düşüş, hızlı yükseliş gösteriyor.

1990’lı yıllar dünyada büyümenin miktarından çok, niteliğinin tartışıldığı yıllar oldu. Romer, Lucas, Barro gibi yazarlar “yeni büyüme teorileri” ile ortaya çıktılar. Teknolojiyi, insani gelişmeyi büyüme analizlerine kattılar. Hangi büyüme? Kimin için ve nasıl bir büyüme? Sorularını gündeme getirdiler.

Bizde ise gelişme, kalkınma pek tartışılmıyor. Varsa, yoksa döviz, faiz, kriz kısır döngüsünden çıkamıyoruz.Yüksek büyüme hızlarının olduğu yıllarda bile istihdam ve işsizlik sorunlarında iyileşme sağlanamıyor. Tarım hâlâ sivil istihdamın % 28’ini içeriyor. Bu oran AB ülkelerinde %5 civarında.. Gelir dağılımı en bozuk ülkeler arasındayız. Eğitim harcamalarında da çok gerilerdeyiz. Kişi başına eğitim harcaması Japonya’da 950 Dolar; Almanya’da 810; Güney Kore’de 119 Dolar iken Türkiye’de 74 Dolar’dır.

Bu durumda bize gerekli olan, tek başına pozitif büyüme değil, istihdam yaratan ve sosyal gelişmeye yansıyan bir büyümedir. Bu ise, eğitimli, sağlıklı ve geleceğe güvenle bakan bireylerin sayısının artmasıyla olanaklıdır.Türkiye’nin çoğunlukla araştırma-geliştirmeyi, yatırımı, bölgesel gelişmeleri, bilgi teknolojilerini, üretim, verimlilik, ihracat, eğitim, sağlık konularını konuşması–tartışması gerekirken, “faiz-kriz-döviz” labirentinde ömür tüketiyoruz.

Verimli bir kalkınma”, beşeri gelişmeyi tüm boyutlarıyla teşvik eden büyümedir. Bizdeki büyüme bu açıdan yorumlanırsa, sınıfta kalır. Yıllar geçiyor, üretim artıyor, daha çok bina, yol yapıyoruz, ama ne pahasına, bir yandan doğayı, çevreyi tahrip ediyoruz, sağlıkta, eğitimde kalite göstergelerinde yeterince ilerleme sağlayamıyoruz, bir yandan iç ve dış borçlarımız artıyor, gelecek nesillere ağır yükler bırakıyoruz.Toplumsal verimlilik ancak daha sağlıklı, daha eğitimli ve daha özgür, mutlu insanların sayısının artmasıyla sağlanır. Biz çabalarımızı bu yönde kullanıyoruz ve herkesin bu hedefe yönelmesinde yarar görüyoruz.   

print

Bir cevap yazın