EDİTÖRDEN
“Dağlar erimekte bir bir hemencecik yanıbaşımızda,
Yüreklerimiz buruk, bedenimiz üşümekte tir tir,
Ve, bir bir giden değerlerin ölümüyle.
İşte büyük ustayı kaybettik. 15 Kasım 2008 tarihinde. Özellikle geçmedik haberi, bakalım kimlerden ne sesler çıkacak diye. Tıpkı Türkiye manzarası gibi. Eserler ortada, yılların kristalleştidiği ürünler içimizde, yeri geldikçe söz edilen ama ölümü bile es geçilen acı gerçeği paylaşıyoruz bu gün sizlere.
94 yaşındaki şair Dağlarca kronik böbrek yetmezliği ve kateter enfeksiyon sebebiyle hastanedeydi. 15 Kasım saat 16.50 itibariyle vefat ettiğini söyledi.
Büyük Usta Hakkında Kısa Bilgi:
26 Ağustos 1914 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Dağlarca, ilk öğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana’daki ortaokullardan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamladı. 1935 yılında piyade subayı olarak doğu ve orta Anadolu’nun, Trakya’nın pek çok yerini dolaşan Dağlarca, ordudaki hizmeti 15 yılı doldurunca ön yüzbaşı rütbesiyle 1950’de askerlikten ayrıldı.
1952-1960 yılları arasında iş müfettişi olarak İstanbul’da çalışan Dağlarca, buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray’da kitabevini açtı ve yayımcılığa başladı.
4 yıl “Türkçe” isimli aylık dergiyi çıkaran ve ilk yazısı 1927’de Yeni Adana Gazetesi’nde yayımlanan bir hikaye olan Dağlarca, İstanbul Dergisi’nde 1933’te çıkan “Yavaşlayan Ömür” adlı şiiriyle adını duyurmaya başladı. Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılapçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde şiirleri yayımlanan Dağlarca, 1967’de ABD’deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından “En iyi Türk Şairi” seçildi.
Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştı.
Pazartesi günü Kadıköy’den sonsuzluğa uğurlayacağız onu. Ölümünde yaşanmayan, cenazesinde olur mu dersiniz? Gönül öyle istiyor. Dilinde ondan bir dize kalanlar, şairler, sanatçılar, öğrenciler, öğretmenler, işçiler, askerler, ev kadınları, gençler, çocuklar, illa ki çocuklar akıp gelsin. Bir insan seli büyüsün caddelerde. Balkonlardan, pencerelerden karanfiller yağsın üstüne, beyaz güller… Omuzlarda bir kuğu gibi gezinsin şairin tabutu.
Ölüm gerçeğiyle sonraki ölümsüzlerin uğurlanışına ders olsun isteriz. Büyüklerin ölümü bilinsin isteriz.