Büyüklük Budalası

Kendinden kurtulmadan ve sevginin inceliğini öğrenmeden, başkalarıyla birliğe ulaşacağını sanan olumsuz tiplerden biride büyüklük budalasıdır.

Büyüklük taslayan kişi, çekici olmaktan çok, güçlü olmaya önem verir.

Ve sevmesini, kendini sevdirmesini bilmediğinden, gücüyle korku uyandırarak insanları kendi hükmü altına almak ister.

Güçlü olmayı hemen herkes arzu eder, ancak şairin şu şiirine kulak vermek gerek;

Ne mükemmel bir şeydir

Bir dev kuvvetine malik olmak

Ne zalimce bir iştir

Onu bir dev gibi kullanmak

Evet, güçlü olmak güzel ve istenecek bir şey. Ama gücü sorumlu bir şekilde ve herkesin hayrına kullanma koşuluyla. O nedenle büyük kudretlere ulaşmak için birliğin yapıcılığına ermek ve zararsızlığı tam öğrenmek gerekir.

Yıllar önce tanımıştım onu… Fakirliğinden dolayı hep horlanmış ve dışlanmıştı. O hırsla, erken yaşta ticarete atılmış, gece-gündüz demeden çalışmış zengin olmuş, para denen ekonomik güce kavuşmuştu.

Ve sonra da parayı bir silah gibi kullanmıştı. Evde eşine ve çocuklarına, iş yerinde işçilerine dilediği gibi hükmediyor, arada baş kaldıranları da para silahı ile tehdit ederek yola getiriyordu.

Herkes o ne isterse onu yapıyor, her dediğine uyuyor, en azından dıştan öyle görünüyordu. Ama bu onu, nedense hiç tatmin etmiyordu.

Çünkü ona menfaat bağı ile bağı bulunan bu insanların itaati, sevgi ve saygıdan değil, korkudan kaynaklanıyordu. O kadar insana iş imkânı açıyor, geçimlerini sağlıyor, kendi ailesinin her türlü ihtiyacını fazlasıyla karşılıyordu.

Ama yinede yaranamıyor yeterince sevilmiyordu. Zorunlu haller ve zamanlar dışında, kimse onunla beraber olmak istemiyordu. Çok kazanmasına ve zengin olmasına karşın, hemen hiç dostu yoktu.

Yalnız kaldığında bu zafiyetini hisseder gibi oluyor, sonra derhal silkinip, güçlülük elbiselerine bürünerek, insanlar arasında imparatormuşçasına dolaşıyordu.

Zengin olarak çok uzun yaşamak, çocukluğunda çektiği yoksulluklara karşılık, şimdi dünya nimetlerinin keyfini çıkarmak istiyordu. O yüzden sağlığına aşırı özen gösteriyordu.

Sağlık onun için bedensel, varlık ise ekonomik yönden güçlü olmak anlamına geliyordu.

           

Üstünlüğü yalnız bu iki şeyde görüyor, ikisine de sahip olduğu için büyüklük taslıyor, sağlık ve zenginlik olmayanlara biraz üstten bakıyordu.

Ancak kimse sınırsız güce sahip olamayacağına göre, her türlü güç eninde sonunda aşılamayacak engellerle karşılaşacaktı.

 Gücün her çeşidi, belirli sınırlar içinde tutulduğu ve iyiye yönlendirildiği zaman, mutluluğa katkıda bulunabilir. Ama güç, yaşamın tek amacı haline gelirse büyüklenmeye yol açarsa, hayat o kişiye haddini bildirir maalesef.

 Yıllar sonra karşılaştığımızda bana yakınmasına dilim döndüğünce, sağlığın ve varlığın geçici değer olduğunu söyledim.

 İnsanı insan yapan yüce değerlerden, sevgiden, iyilikten söz ettim. Kendince yaptığını zannediyordu.

Gerçek gücün yalnız Yaradan’da bulunduğunu belirtmeye çalıştım. Sözlerim onu ne denli etkiledi bilemem.

Ama bir hastalık, benim söylemek istediğimden çok daha fazlasını ona gösterdi.

Çok eski arkadaşım geçirdiği bir felç sonucu konuşmada ve yürümede zorluk çekerken, sağlık ve gücün nedenli geçici ve iğreti değerler olduğunu yaşayarak öğrendi.

Çok acıda olsa hayatın bir gerçeği bu…

 İnsan, mutsuzluğunun bir kader olmayıp, kendinden kaynaklandığını fark ederse, mutlu olmanın da yine, büyük ölçüde elinde olduğunu görürse, o zaman, eğer aklından zoru yoksa seçimini mutluluktan yana kullanacaktır bence.

Mutluluğun tek kaynağı ise, sevgiden başka bir şey olamaz tabiî ki.

 

Sevgiyle Mutlu kalın.

print

Bir cevap yazın