Buz Üzerine Sedef Kakma Satırlar

[Merhaba, pazarcılar, geçen pazar aksattım pazar yazılarını. Aksattım aksatmasına ama, onu bana sorun. Pazar günü sabahın köründen akşamın ilerleyen körüne kadar otomobil kullanmaktaydım. Malum, bayram yolculuğu. Şimdiye kadar genelde iktidardaki  partiye AKP diyordum. Yine de yeri geldikçe öyle söylerim ama ülkenin dört bir yanındaki duble yolları, delinen dağları, kurulan köprü ve viyadükleri, sıfır asfaltları gördükçe içimden AK Parti diyesim geldi. Neyse pazar yazısına politika sokmayacağımı bilirsiniz. Ama bu pazar yazısının üstlüğüne köşeli parantezle kakıştırılmış kanaatlerimi itiraf etmek zorunda kaldım vicdanımın zorlamasıyla. İzninizle köşeli parantezimizi kapatayım.]]]

Bu yazı, sol kulaklara seslensin. Ama okumadan sol kulaklarınızı kapatmanızı istirham etsem. Sağ kulağınızdan işittiklerinizin sol kulağınızdan uçup gitmemesi için. Adı üzerinde sedefe layık satırlarımı buz üzerine yazmak istiyorum. Bilirsiniz, buz üzerine yazılan yazıların geçiciliği, harcanan emeğin ziyanına dair derin üzüntüler ve iç çekişmelerin habercisidir.

Tarihten bu güne söylenmiş atasözlerinin hemen hemen çoğu, öğütlerin, vecizelerin, derslerin tamamı, buz üzerine sedef kakmalardır. Ne var ki gerek sedefin kıymeti, gerekse ortaya konulan işçiliğin zorluğu buz üzerindeki yazının güneşe dirençsizliğini değiştirememekte. Bu tabiri özellikle tercih ettim. Daha önce böylesi bir benzetme/terkip kullanıldığını hiç sanmıyorum.

Her bir atasözü, öğüt, vecize veya ders o kadar güçlü o kadar etkili ki, buzun en sert olduğu zamandaki izi kadar net ve belirgin etki bırakmaktadır. Öyle ki, güneşin veya sıcağın ortaya çıkmasına kadar muhatabına çok derin izler bırakmaktadır. Buz üzerine yazılan sedef kakma nakışlar veya yazılar için güneş veya sıcaklık ne ise, atasözleri veya vecizeler için zaman aynı şeydir. Zira atasözlerinin vecizelerin, öğütlerin ilk duyulduğu andan itibaren her geçen gün, ay, yıl bu etkinin izi şu veya bu şekilde azalmaktadır.

Ne var ki, buz üzerine yazılan yazılar veya nakışların her biri yan yana geldiği zaman çok belirgin bir çelişki taşıyor gibi görülse de, bu yazılar veya nakışların her birini keni içinde kendi şartlarında düşünmek gerek. Bireyin veya toplumun hayat kilimindeki desenlerin birbiriyle aynı olması mümkün olabileceği gibi, birbirine aykırı motiflerin de olması hayatın bir başka doğallığıdır.

Görünüşte tezat teşkil eden ama kendi içlerinde son derece doğru olan buz üzeri işlemelerden birkaç  örnek:

‘damlaya damlaya göl olur’ / ‘taşıma suyla değirmen dönmez’

‘iyi insan lafın üstüne gelir’ / ‘iti an çomağı hazırla’

‘bir elin nesi var iki elin sesi var’ / ‘nerde çokluk orda bokluk’

‘fazla mal göz çıkarmaz’ / ‘azıcık aşım ağrısız başım’

Bu sözleri sağlı sollu aynı anda duyduğunuzda etkisi sıfıra yakın olurken, her sözü kendi olayı içinde ayrı zamanlarda duyduğunuzda buz üzerine işlemeler derinleşmekte, buzun sıcaklığa veya güneşe maruz kalma olasılığı zorlaşmaktadır.

Siz siz olun, her olayı kendi şartlarında, yerinde ve zamanında düşünün. Bu bakışı taşımadığınız durumda, yapacağınız haksız ve yersiz genellemeler çevrenizi üzeceği gibi en başta da bizzat sizi üzecektir.

Üzülmeye ne hacet. Hayat kısa ve bir o kadar da güzel.

Hayatınızın kilimi üzerindeki desenler, motifler farklı olduğu kadar zengin, bunları kendi şartlarında ve zamanında değerlendirebildiğiniz kadar mutlu olursunuz.

Mutluluğunuz kahvenizin üzerindeki köpük kadar anlamlı, bir acı kahvenin hatırı kadar uzun olsun, kalın sağlıcakla efendim.

Sedef: 1. Kabuklu kıymetli deniz ürünü, 2. Bitki/ağaç, 3. Cilt Hastalığı

Not
Bu yazı, http://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.haberanaliz.net, http://www.siyasalforum.net, http://www.gunesgazetesi.net, http://www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

print

Bir cevap yazın