Bye Emasya

BYE EMASYA

(Başlıka takılıp kalanlar ve başlıkla ilgilenenler için iyi bir malzeme teşkil etse de “bye”yi kullanmamın zevkinden mahrum kalmak istemedim)28 Şubat Post modern darbesinin zamanın hükümetine kabul ettirerek yürürlüğe koyduğu Emniyet Asayiş Yardımlaşma protokolü kaldırıldı. 12 yıl boyunca yürürlükte olan protokol;

Asayişi “berkemal” eylemek için polisin sorumluluk alanlarına giren mahal(ler)de askerin olaylara müdahalesi için kurulmuştu.

Demokratik ve hukuk devletinde nadir görülen ve militarist anlayışın ürünü olan bu protokol demokratik serüveni 4,5 (dörtbuçuk) kere askeri darbelerle engellenen ülkemizde bugüne kadar yürürlükteydi.

Emniyet Asayiş Yardımlaşma…

Çok masum görünce de bu sözcükler maalesef Türkiye’de tehlikeler barındırmaktadır.

Zira

Emniyet söz konusu olunca;

Düşman gerek

Düşmanın her an tehlikesine inan(dır)mak gerek

Tehlike olan düşmana karşı teyakkuz hali gerek

Bu tehlikeyi insanlara hisettirmek gerek

Bu teyakkuz hali vatandaşa verilen bazı hak ve özgürlüklerin alınması; verilmemiş ise zinhar bu hak ve özgürlüklerin verilmemesi gerek

 Mümkün olduğunca yurttaşlar arasında gerginlik ve kargaşayı beslemek…

Doğrusu bu sıralamayı çoğaltmak mümkün ancak inandırıcılığı sorgulanabilir. Hele ülkemizle alakalı ise düşman üretmede üstümüze yoktur.

Değinmemiz gereken konu EMASYA protokolünün hangi ihtiyaca binaen hazırlandığı ve bu süre içinde hangi hizmetlere imza attığıdır.

Protokolün yaşayacağı süreçlerin yabancısı değiliz. Önce çok iyi biliyoruz ki bu tür protokoller olağanüstü hal uygulamasına benzer bir durumu arz eder. Olağanüstü hal de sıkıyönetim ve bir sonrasında da adet ve icap üzeri darbemiz gelsin.

Çünkü hazırlanan darbe planlarının tümü;

Önce ortam uygun hale getirilecek, sonra halk bıkıp:

“Nerdesin ey paşam” diye dualarda bulunacak ve tanklar yürütülecek bir gece ansızın…

Yani cuntacılar EMASYA protokolünü güvenlik amaçlı olmaktan öte güvensizlik ortamı oluşturmak için kullanacaklardı.

Bunun için protokolde;

“İçişleri bakanlığı ile Genelkurmay bakanlığı arasında 28 Şubat 1997’de imzalanan protokole göre asker gerekli gördüğü takdirde şehirlerdeki olaylara valinin izni olmadan harekete geçme” görevini almıştı.

Daha önce

27 Mayıs 1960

12 Mart 1971

12 Eylül 1980 kanlı darbeleri olağan şartların güvenlik önlemleri ile durdurulmayınca sıkıyönetim ve sonrasında da darbelerle durduruldu.

Her zaman söylediğimiz gibi her meslek grubundan çıkabileceği gibi TSK içinde de cunta heveslileri olmuştur, olacaktır. Bunların bertaraf edilmesi için hükümetin atmakta olduğu meşru, halkın selametine yönelik adımları olumlu buluyoruz.

Ülkemiz yakın gelecekte darbe, şiddet, irtica ve bölünme korkularını yenmelidir. Kendi vatandaşına güvenmeyen devletler büyük devlet olamazlar. Bunun için de özgürlüklerin önü açılmalı ve siyasal, etnik, dini farklılıkları ülkesinin zenginliği kabul etmelidir.

print

Bir cevap yazın