Günümüzün gerçekte olağanüstü etkileme kabiliyeti olan medyayı anlamak çok önemlidir. Hayatın hemen hemen her alanını etkileyen ve bütün dünyayı köy haline getiren medyayı; ‘İnsanların ve toplumların fikirlerini, zihinsel eğilimlerini, olayları değerlendirmelerini, haber ve bilgi toplamada, şekillendirmede ve yönlendirmede rakipsiz, keskin ve manevi bir güçtür’ veya ‘İnsanın düşünsel yapısına egemen olan yargılayıcı ve belirleyici bilgi ve haber mekanizmasıdır diye tarif edersek tam isabet etmiş oluruz.. Ancak konuya başlamadan önce çıkış noktası olan temel ve önemli bir hususa değinmek gerekir. Günümüzün dünya medyası ve yerel medyası her ikisinin dünya toplumları ve insanları üzerindeki olağanüstü etkisinin ve gücünün anlaşılması ve doğru bir şekilde analiz edilmesi kaçınılmaz bir gerçektir.
Aklıselim bir kişi dünya gelişmelerine baktığı zaman Batı’nın İslam ile amansız ve haksız bir savaş psikolojisi içinde olduğunu görecektir. Bu savaş askeri, kültürel ve ekonomik boyutları yanında medyatik boyutu da içermektedir. Bu husus farazi bir mesele değil ortada somut bir realitedir. Burada aydın bir şekilde analiz ederek çözmeye çalışacağımız konu budur.
— Batı’nın İslam’a karşı açtığı medyatik ve psikolojik savaşını nasıl yürütüyor?
—Batı sözde ‘özgür medya’ ifadesinin arkasında ne gibi planlar saklıyor?
—Bu savaşın amacı ve hedefleri nelerdir?
Fikir; tarih boyunca toplumların ve bireylerin hayat tarzının şeklini belirlemede doğrudan etkilemiştir. Fikir; toplumların ve bireylerin hem geçmişini, bulundukları zaman dilimini hem de geleceklerini de mutlak anlamda belirler. Diğer bir ifadeyle insanların benimsedikleri fikir onların davranışlarını ve yaşayış biçimlerini etkiler ve şekillendirir. Ayrıca ön bilgi de zihinsel hareketinin meydana gelişinde önemli bir husustur. Verilen ön bilgi yanlış olursa hem zihinsel hareketinin hem de çıkacak sonucun ve kanaatin yanlış olmalarına yol açacaktır. Bu gerçeği anlayan Batı; Müslümanların zihnine, fikrine ve yaşayış tarzına egemen olmak için psikolojik ve medyatik bir savaş yürütmeye başlamıştır. Aslında düşünce olarak medyatik savaş yeni bir olay değildir. Peygamberleri tekzip edenlerin başvurdukları en ucuz yöntemlerden biri de peygamberleri ve beraberindeki mü’minleri kötülemek ve karalamaktır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:
“Kâfirler/İnkâr edenler: Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız, dediler.” (Fussilet süresi:26)
Bu ise psikolojik ve medyatik savaşın ta kendisidir. Hak ve batıl dünyada bulundukları sürece bu savaş var olmuştur, devam da edecektir. Batı’nın Müslüman insanının zihnine, fikrine ve yaşayış tarzına egemen olmak için izlediği en tehlikeli ve etkili metot; kendi çıkarlarına uygun olacak şekilde Müslümanların düşünüşlerini programlama metodudur. Böylece Batı’nın dünya ile ilgili siyasetini, hedefini ve çıkarlarını sağlama hususunda engel ve rakip olabilecek olan Müslümanların önü kesilmiş olacak ve İslam ümmetinin doğru olarak kalkınması için karşılarında büyük bir engel çıkmış olacaktır. Bu nedenle Müslümanların düşünüşlerini programlama metodunda Batı’nın yöntemi; dünyada cereyan eden olaylar ve haberler ile ilgili bilginin kaynağı Batı merkezli olmasıdır. Bilgi ve haber kaynakları Batı merkezli olduğunu ispatlamak için bir kaç örnek verelim:
1) İslam ve Müslümanlar hakkında inceleme ve araştırma yapan, bilgi toplayan ve Batılı ülkelerde bulunan yüzlerce üniversiteler ve enstitülerdir.
2) (İsrail varlığı) istihbarat teşkilatına bağlı Uneal Denkmann enstitüsü. Bu enstitüye Kamp David’ten sonra Mısır da katıldı.
3) Stratejik araştırmalar merkezi Rockflear Kurumu.
4) Bilgi merkezi For Vaundeash.
5) İslami ve Arapça araştırmalar Rand Kurumu.
6) Uzak ve Orta Doğu’nun sosyal araştırmalar konseyi.
7) Orta Doğu araştırmalar grubu.
8) Alman Friesisch Ebert Kurumu.
9) Barty uluslararası araştırmalar enstitüsü.
10) Shikagow dış ve askeri araştırmalar merkezi.
11) Brettiston uluslararası araştırmalar merkezi.
12) Harford uluslararası işler merkezi.
13) Amerikan kalkınma örgütü ve bunun dışında casusluk, etüt, stratejik, ekonomik, sosyal, psikolojik ve dini gibi araştırma yapan onlarca hatta yüzlerce enstitü ve merkezler bulunmaktadır. Bunların tek amacı; Müslüman insanının zihinsel yapısının, yaşayış tarzının, yönelişinin ve tutumunun hakkında araştırmak ve bu doğrultuda etkilemek için teşhisler koymaktır. Zira bu bilgi kaynaklı araştırmalar merkezleri İslam ve Müslümanlarla alakalı bilgileri toplamada ve gerçekleri öğrenmede çok sayıda uzman ve profesyonel kişileri görevlendirmektedir. Bütün bu gerçekler karşısında şu kesin olarak bilinmelidir ki; Batı’nın İslam ve Müslümanlarla ilgili tutumunu ve siyasetini belirleyen ve yönlendiren bu araştırma merkezleridir. Bu belirleme ve yönlendirme sadece askeri, sosyal ve ekonomik değil medya ve psikolojik boyutlarını da içine alır.
Devamı Yarın…