Cep te Sınırsız Konuşmanın Verdiği Zarar.!(I)

3 G teknolojisinin hayatımıza yeni girdiğimiz şu günlerde, Cep telefonu operatörlerinin rekabet adına başlattığı ‘sınırsız konuşma’ paketlerinin acı faturasını yıllar sonra ödeyeceğimizi söylüyor bilim adamları…

Yapmış olduğum araştırmada toparladığım bilgileri aşağıda sizlerle paylaşmak iştiyorum. 

Sınırsız Konuşma Sağlığımızla oynandığının farkında değiliz.

 Tıpkı sigaradaki gibi. 1960’larda, sigaranın sadece öksürüğe sebep olduğu söyleniyordu. Bugün artık çok iyi biliyoruz ki, kanserin baş etkenlerinden biri. Çok şükür sigaranın ülkemizde kısmen yasaklanmasıyla içmeyenler bir nebze kurtarılmış oldu.

Cepte veriler gösteriyor ki abone başına aylık ortalama kullanım dakikası verileri (MoU) incelendiğinde, 2009’un ilk üç ayında 2008’in aynı dilimine göre hayli artmış.

Anlayacağınız ceple yatıp ceple kalkmışız. Artış yüzdeleri Turkcell’de 45, Vodafone’da 13,7, Avea’da ise 8. Bir ayda Turkcell’li 107,1 dakika, Vodafone’lu 141 dakika, Avea’lı ise 188 dakika konuşmuş. Tabii bu sayılar ortalama. Günde yarım ya da bir saat konuşanlar var. Konuşma alışkanlığının yanı sıra teknolojiyi takipte de, kelimenin tam anlamıyla, ‘cep telefonu’ müptelasıyız. Ortalama cihaz yenileme süresi Avrupa’da 2 yıl iken, Türkiye’de 11 ay.

Her an ve her yerde ulaşılmayı sağlayan bu teknolojik ürün dünya genelinde büyük ilgi görüyor. Uluslararası araştırma şirketlerinden IDC’nin çalışması bunu doğruluyor. Geçen yılın Ocak, Şubat ve Mart aylarında 290 milyon cep telefonu satılmış. Bu yılki satış global ekonomik krizin tesiriyle 244 milyona gerilemiş.

Dünya Telekomünikasyon Birliği (ITU), bu yılbaşı cep abone sayısının 4 milyarı geçeceğini duyurmuştu. Mobil telefon daha ziyade gençler arasında revaçta. Türkiye’de Turkcell’in 36,4, Vodafone’un 15,5 ve Avea’nın 12,6 milyon abonesi var. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz. Bu durum, cep telefonunun sağlığa zararında ülkemiz için yadsınamaz bir dezavantaj oluşturuyor.

TEHLİKEYİ KİM ÖRTÜYOR?

‘Elektromanyetik dalgaların insanda yol açtığı tahribatın açık bir dille ortaya konulmamasında teknoloji firmalarının baskıları ne derece etkin?’
sorusunun muhatapları, elbette ki hükûmetler. Birkaç dikkat çekici bilgiyle başlayalım.

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), cep telefonları ve baz istasyonlarının yaydığı radyo dalgalarının meydana getirdiği elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna dahil etti.
İngiltere Radyolojik Koruma Kurulu da, cep telefonunun bilhassa küçük çocuklarda tümör riski doğurduğunu bildirdi. Çok yeni ve geniş çaplı araştırma sonuçları gerçekten vahim.

ABD’li ve Danimarkalı bilim adamları 1990’ların sonunda dünyaya merhaba diyen 13 bin 159 çocuğu inceliyor. Belirliyorlar ki; hamileyken günde 2-3 defa cep telefonu kullananlarda, davranış bozukluğu yaşayan çocuk ihtimali yüzde 54 yükseliyor. Risk, çocuk ceple 7 yaşından evvel tanışırsa yüzde 80’lere fırlıyor. Bu annelerin çocuklarının karşı karşıya bulunduğu diğer risk yüzdeleri; hiperaktivitede 35, duygusal ve psikolojik problem yaşamada 25, arkadaşlarıyla sıkıntılı iletişim kurmada 34 ve çevresiyle uyum bozukluğunda 49 çoğalıyor.

Cebin sağlığa verdiği zararda ana unsur cihazın kullanım süresi ve kullanırken vücuda yakınlığı. Cep telefonu üreticileri ve onları destekleyen araştırmacılar maalesef bu kriterleri önemsemiyor. Radyo frekans dalgaları ve elektromanyetik alan iki türlü. İlki iyonlaştırıcı, ikincisi iyonlaştırıcısız. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirurji Klinik Şefi Doç. Dr. İlhan Elmacı, cep telefonu kaynaklı dalga ve alanların iyonlaştırıcısızlığına sığınıldığının ve bu yüzden sağlığa zarar öngörülmediğinin altını çiziyor. Oysa gerçek sanıldığının tersine.

Amerikan Ulusal Sağlık Örgütü’nün yayınlarını tarayan Doç. Dr. Elmacı, ‘mobil phone – brain’ (cep telefonu ve beyin) konulu 293 yayınla karşılaşıyor. 20’si 2009 tarihli. Yayınların çoğu, insan sağlığına maksimum değer atfeden Kuzey Avrupa ülkeleri ile Japonya’dan. “Bu alandaki araştırmalarda ciddi bir yoğunlaşma var.” diyen Doç. Elmacı, şu ana kadarki çalışmalarda varılan sonucu şöyle özetliyor: “10 yıl süreyle aynı el ve kulağını kullanarak cep telefonuyla konuşan kişide glial (beynin kendi hücrelerinden köken alan) beyin tümörü ve işitme siniri kökenli tümör oluşma ihtimali yüzde 30 artmaktadır.” Süredeki eşik 10 yıl, başka bir söyleyişle 2 bin saat. Zaten günde yarım saat cepten konuşan bir kişi yaklaşık 10 yılda saat limitini dolduruyor.
GSM operatörlerinin ‘sınırsız konuş’ kampanyalarıyla olayın hangi boyutlara ulaştığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kaba bir hesapla, günde 1 saatlik görüşme, tehlikenin kapıyı çalacağı yıl limitini 5’e indiriyor.

Çevreye dağılan radyasyon cep telefonu çaldığında ve aranan numaranın bağlandığı anlarda yoğunlaşıyor. Telefonun kulak mesafesindeki hayatiyet derecesi, konuşma süresindekini aratmıyor. Ha bir inç (1 inç 2,54 cm), ha 8 inç dememek gerekiyor. Telefondaki çağrıyı onayladıktan ya da karşıya bağlandıktan bir iki saniye sonra kulağı cihaza yaklaştırmak da sağlık açısından göz ardı edilemez bir tedbir.

(Devam edecek….)

print

Bir cevap yazın