Gündeme bomba gibi düşen konu Cem’in yakalanışı… Daha doğrusu ufak sıyrıklarla ceza çekmek amaçlı teslimiyeti… Danışıklı dövüş kısaca…
Ama soyadı gibi kendisi Garipoğlu değil… Kapı gibi arkası, yaslamış sırtını ohhh kebap!…
Saklanışı planlı… Teslim olmaya karar vermesi planlı… Konuşmaları planlı… Her şey planlı…
Sinemada ne filmler çekilmiştir, bu tarz vakalar üzerine… Teknolojinin nimetlerinden yararlanarak gerçekleştirilen infazlar… Ortaçağ’da geçen Parfüm adlı filmde, kadınlardan parfüm yaratmak isteyen bir caninin ilginç öldürme teknikleri, Hannibal Lecter’in Doğuşundan başlayan canileşme serileri… 21.yy sanal ortamın cazibesi, internet ortamı cinayetleri…
Gerilim filmleri versiyonları ile her devirden, her yaştan, her statüden bazı manyaklar çıkar… Genelde evin uslu görünen oğlu, sessiz ama derinden işler arka sokaktaki cinayetleri… Evin hanım hanımcık dadısı, ev ahalisini temizlemeye kalkar… Yahut dışarıdan bir röntgenci, adım adım seyre dalar birini ve pusuya düşürür beklenmedik vakit…Ya da tırlatan baba, çocuklarını ve eşini keser kıtır kıtır… Kız arkadaşını doğrayan delikanlı… Bir maske altında gizlenen sapığın, okul arkadaşlarını tek tek katletmesi… Ve türevleri…
Cem’in senaryosunu her dinleyişte sinema izler gibi oluyorum. Hatta konu o kadar gündemi meşgul etti ki; bazı uyanık senaristler bile ekmek derdine düştü konu üstünden!…
Doğru film gibi… Çünkü insanın aklı hayali almıyor böyle bir gerçekliği… Zengin, yakışıklı, hayata “doğuştan şanslı” denecek şekilde, 1-0 önde başlayan bir delikanlı bir yanda… Kim der ki; bu çocuk o ya da bu nedende güllük gülistanlık yaşamını zehir etsin hem de bir kız için?!… Ne yani arkasını dayadıkları, onu kurtarır diye mi kurdu kafasında?!… Ya da nasılsa ipe götürmek yok, her halükarda yakalansam da yırtarım birkaç yılla mı dedi?!… Bir anlık öfkesinin kurbanı mı oldu ha?!.. (Öyle olmadığı zaten malum da!…) Kıskançlık, “erkek fizyolojisini psikopat yapacak hale getirebiliyor mu” olayda gerçeklik payı varsa öfkenin?!… Filmleri çok mu izledi bizim garip yoksa? Ailesiyle birlikte izledi belki de kim bilir?… Çok etkilendiler ailecek!… Hannibal’ın hayatını izlerken ağladılar hatta beraberce, o birilerini habire doğradıkça!…
Öte yanda Münevver… Gencecik, körpe, güzel bir Türk kızı… Daha lise çağında bir kız, ama aşkı doruklarda… Aşk yılları 10’lu rakamlara düşmüş de haberimiz yokmuş meğer!… Arka kapılardan evlere girilir, salonlarda koklaşılır, sevgiliye nispetler yapılır… Peki ne için? “Kaşındın mı” derler adama?… “Ne işin vardı o evde, iyi halt yedin, gözü yaşlı aileni arkada bırakmana değdi mi” demezler mi?!…
Böyle bir ölümü beyaz gelinliği giyemeden yaşadın be kızım…Yazık olmadı mı sana?…Ahh..
İnsan, her zaman doğru insanlarla karşılaşamaz hayatta… Cem yanlıştı, Münevver için… Ufacık bir yanlışı hayatıyla ödedi… Onu tanımakla, ona güvenmekle ve belki de onu sevmekle yaptı en büyük hatayı…
Ama şunu da durup bir dakika düşünmek gerekir, Münevver’i bu yanlışa itenlerde belki de suç!… Ve de Cem’i genç yaşında parayla, güçle, filmlerle, sevgisizlikle kör uçuruma düşürenlerde ve onun düştüğünü fark etmeyenlerde!…
Şimdi Münevver Cennette… Peki ya Cem? O da ömür boyu Vicdan Cehenneminde, tabii psikopatlıktan öte bir bölüm kaldıysa ruhunda?!…