Yerel değerlerimiz yok oluyor diye ağlanmak yerine ,elimizdekileri dünya sahnesine nasıl çıkarabilirim diye düşünmek gerekiyor.
Bu nedenle Çorum’da Hitit Üniversitesi ve DM Danışmanlık ortaklığında 21-22 Mart tarihlerinde bir programa katıldım.Konu:Krizde “Halkla ilişkiler,ekonomi ve markalaşma”
Bu programda ben marka kent ve markalaşmada kültürün önemi üzerine konuştum.
Çorum 7-8 bin yıllık Hitit uygarlığının yanı sıra Frig, Roma,Bizans, Selçuklu uygarlıklarının bir çok hazinesine sahip. Çorum Hitit uygarlığı hazinesinin üstünde oturan yoksul,muhtaç bir adama benziyor. Tüm dünyanın destinasyonu olabilecek bu olağanüstü hazine beş yıl önce harika bir müzeye kavuştu. Her şey çok yavaş ilerliyor. Neden?
Çünkü Çorum kendi şehir kültürüne, kimliğine,tarımına,ürünlerine sahip çıkmamış. Çıkmadı.
Çorum leblebisiyle meşhur ancak iri ,iri nohutlar yok. Yeli nohutunu kaybeden Çorum nohutu Kütahya’dan getiriyor.Yerli tohumlarımızı kaybediyoruz.60km. uzağında İskilip var 550 yıllık Osmanlı yerleşimi. Osmanlı şehzade kentlerinden biri olan Çorum Ahilik merkezi aynı zamanda.
Kriz dönemleri yenilikler, değişim için fırsat penceresi olabilir rahatlıkla. Hastalık da bir krizdir. Ben de kanser oldum.Ağlayıp sızlanmak yerine bilgilendim,araştırdım ve toplumsal bir faydaya dönüştürdüm.Hem ben kazandım,hem toplum.Her kriz yeni bir açılımdır. Fırsattır.
Dünya bugün kimlik ve kültür ihracatıyla iktidar sahibi olmanın stratejilerini yapmaktadır. Kimliğinizi seviyor ve tanıyorsanız, çare ona kapanmak değil dünyaya açılmak ve yarışmaktır. Örneğin;Mevlana dünya markası ve UNESCO Mevlana yılı yaptı.Türkiye bunu hiç kullanmadı.ABD’de 5 milyon satan Mesnevi’yi ve Mevlana’yı Batılılar kendilerine göre yorumlayıp,İslam dışı filozof diye pazarlamaktadır.En Müslüman geçinen hükümet döneminde Mevlana yılı habersiz geçti gitti!!!
Çorum dünyaya bakmak zorunda.Kurumları,STK’ları ve zenginleri bu kimliğin parçası olduğunu fark etmeliler.Çarpık çurpuk kent yapılanması güzelim tarihi evlerin yanında yükselmekte.Güzelim taş mektebin yanında yükselen korkunç apartman gibi…..
Çorum’da çıkan kazı sonuçlarından bir Hitit yemekleri kitabı ve Hitit ekmekleri tarifleri çıktı. Metro Alman girişimciliğiyle Hitit ekmek tariflerinin patentini almış durumda. Çorum uyurken daha çok şey gidebilir…..Bir çok kentimiz ayni durumda maalesef. Köksüzlük, kimliğinden habersizlik Türk şehir medeniyetini yok etmekte. Marka olma ve medeni yaşama standartlarımızı kaybetmekteyiz. Kaliteli yaşam herkesin hakkı ancak bu lafla olmuyor. Emek ,finans, gönüllülük gerekiyor.
AVRUPA’DAN İKİ ÖRNEK
Glasgow: 1990’da Avrupa başkenti seçilen Glasgow 1961’de sanayi kenti olarak 1.1 milyon nüfusa sahipti. Bu sağlıksız sanayi kenti 1991’de nüfusu 662.000’e düştü. 1980’lerin başında bu gidişi gören yöneticiler iki yönlü stratejiler geliştirdiler. Yani orada ahbap çavuş değil,vizyon sahibi insanlar yönetici oluyor tabii. 1984’de 4 oteli olan kentte 2005’de 114 otele ulaşıldı.Ulusal ekonomiye 14.1 milyon pound net ekonomik geri dönüşüm gerçekleşti.Sanat etkinlikleri dahil Glasgow’a toplam 555.000 gezi düzenlendi.1.7 milyon insan outdoor etkinliklere katıldı. İskoç kimliğini ,dizayn alanını kullanarak devam ediyor.
Fransa’dan Lille:Kord –Pas-de-Calais bölgesinde Belçika sınırında en büyük şehir Lille.
Lille2004 projesi için 193 irili ufaklı kentle işbirliği yapılmış,500 gönüllü “Lille2004 Elçileri” adıyla etkinlikleri düzenlemi.17bin sanatçı katılmış.Açılış şenliklerine 9milyon insan katıldı.Otellerde doluluk oranları yüzde30 artı.2bin ropörtaj yayınlandı.Lille opera binası, 12 kültür merkezi ve bir çok restorasyon yapılmış.”Fransa’nın en Flemenk kenti” diyerek Lille farklı kültürel kimliğini de kullanmıştır.
Çorum, bir an önce kaliteli şehir ve yaşam için ,işsiz gençlerine alan açmak için, eğiitm için, geleceği için yola çıkmalıdır.Bir büro kurmalı ve farklı bilim dallarından 30-40 kişiyle vizyon çizmelidir.Projelendirmelidir elindekileri.