Devletin (Derin) Sırları

Devlet Sırrı

Bilirsiniz pek çok ünlü! Ününü aldığı konularla ilgili yargılama sürecinde mahkemeye, TBMM araştırma komisyonlarına ifade vermekten imtina etmişlerdi. Bir zahmet uğrayanlar da ifade vermemek için çok sağlam! Bir ‘kulp’ bulmuşlardı:

Devlet Sırrı!

Ben konuşursam rejim tehlikeye girer

Devletin âli menfaatleri gereği söz konusu olaylar hakkında “konuşmayacağım”.

Beni zorlamayın devlet sırrıdır açıklayamam

Şu devlet de çıkıp “u… konuş! Senden gelen Allah’tan gelsin” dese, nece olur bilemem tabi…

Yıllarca karanlık (şimdi aydınlık/belirginleşen) bir sürü suç örgütü ile her türlü dek-dolabı çevir, akıl almaz vicdan kaldırmaz eylemlerle ülkeye travmalar yaşat, sonracığıma da “devlet sırrıdır açıklayamam, yoksa devlet kriz geçirir.”

Babayiğitler gibi ortaya çıksa devlet;

“Bildiğin ne varsa söyle. Beni töhmet altında bırakma, pisliklerini benimle temizleme” dese.

Dese de nasıl dese?

Devletin dili yok ki…

Evet devlet dile gelseydi, diyebilseydi eminim hepimize şunu söylerdi:

“Bu ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur değilse bu ülkenin geleceğinden endişe ederim”.[1]

Tamam da devlet her bir şeyi söylüyor, bunu niçin söylemiyor?

Hayır hayır, devlet söylediklerini manevi şahsiyetini temsil eden kurumların başındaki zevat(lar) üzerinden söylemiştir her zaman… şimdi de yine temsil yetkisini kim(ler) almışsa veya halk kime temsil yetkisini vermiş ise o(nlar) söylemeli devlet adına.

Devletin sırları kimin eline düşmüş? Koskoca Osmanlı İmparatorluğu üzerine kurulan ‘devletin sırları’…

Ama artık konuşmak zorunda oldukları anlaşılıyor. Zira her şey uzun süredir takip ediliyor ve zanlılar hakkındaki deliller sağlam tutuluyor.

Aylardır ‘ERGENEKON’ çetesini dinliyor, okuyoruz.

(Mahkemede kanıtlanmadığı sürece kesin olmamakla beraber) bu memlekette neler yapmışlar neler..? aynı seri numaralı bombalarla ne cinayetler işlenmiş, ne eylemler yapılmış akıllara ziyan.

Ergenekoncular bombalama eylemlerinden, adam vurmalara kadar olmadık eylemlerin failleri olarak itham ediliyorlar savcılıkça. Hem de ucu çok çok derinlere varacak şekilde…

Kendi düşüncelerine yakın şahsiyetlerin öldürülmesi (N. HABLEMİTOĞLU, İ. ŞAHİN, DANIŞTAY YARGICI), kendilerine yakın kurum ve kuruluşların bombalanması… şahsen dehşet bir şey olmakla beraber hiç şaşırmadım. Yoksa başka türlü “düşman üretim merkezi”nin ne anlamı olur ki..?

Daha birkaç hafta önce burada; halkı kutuplara ayırmaktan, birbirlerine kırdırmaktan, dolayısıyla yönetim zafiyeti göstermekten bahsedilmişti… bu oyunların sonu tek bir yere varıyordu: DARBE

Nihayet aralarında Mahir ÇAYAN’lar, İP’in Doğu PERİNÇEK’i, Uğur MUMCU gibi devrimcilerin! Bulunduğu 1969 darbecileri ifşa edildi. Neler dönmüş neler…

Kim bilir diğer arşivler de açılsa bugün “büyük lider, “serok”, “kahraman” diye bilinen kaç (yüz) kişi ajan, istihbaratların piyonu olarak ortaya dökülecekler. Ya “halk için tek yol devrim”, “şeriat gelecek vahşet bitecek”, “Turan-Kur’an” diye bağıranlar nerelerle bağlantıları çıkacak?

Hasan CEMAL İlhan SELÇUK ile birlikte darbeye ortam hazırlamak için neler yapmışlar neler?.. hele kaza ile ölen bir solcunun sağcılar tarafından öldürüldüğü yaygarası ile başta Ankara olmak üzere yurtta nasıl bir infial yarattığını itiraf etmeleri… Başbakanları küçük ve yetersiz göstermek için yaptıkları ise dudak uçuklatacak cinsten. Bütün bunları demokrasi yanlısı! Büyük büyük gazeteci! İlhan SELÇUK’la yaptığını unutmayalım. Yoksa balık hafızalılar muamelesine tabi tutulur, darbecilerin oyunlarını bozma şansımızı ebediyen kaybedebilir, kaçırabiliriz.

Alpaslan ARSLAN ilk dönemlerde çirkin eylemlerini “din adına” gerçekleştirdiklerini göstermek için “şeriat isterük” fermanını yollayıp Sayın Abdullah GÜL ve Sayın Recep Tayip ERDOĞAN’ı şeriatı ilan etmeye davet etmiş. Bu davete Sayın Yaşar BÜYÜKANIT’ı da icabete çağırmış. Diyarbakırlıların bir sözü var: “Ma niye xerdır?” diye… Bir katil, bir kukla bir yerlere mesajlar yolluyor. Yine Diyarbakırlıların deyimiyle “he, bız de yedıx éle ”…

“Bir şeriat uğruna ya Rab ne cinayetler işleniyor!” Bütün uğraş “Türkiye’de şeriat tehlikesi” olduğu kanaati oluşturmak ve gereği olan darbe ortamı oluşturmaktır.

Bu kez iyi bir darbe oldu; sonu getirilse bari.

Neymiş; Er(ler)genekon(mak) istemişler ülkemizin başına…Daebe planlanıyla, ortamı kışkırtmakla;

vay be!.. (bu ‘be’ den dolayı sizlerden özür diliyorum ama onsuz da olmuyor işte!)


[1] İ. İNÖNÜ
print

Ahmet AY içinde , etiketleriyle tarihinde tarafınadan gönderildi.

Ahmet AY hakkında

48 yaşında eğitimciyim. 12 Eylül darbesi mağdur ve mağruruyum, insan hakları aktivisti olarak STK'larda (TGTV, Gönül Köprüsü Derneği ve Mazlumder) çalışmalarında bulunuyorum. Genellikle okurum ama zamanla yazmanın da gerekliliğine inandım. İnsanların özgür ve onurlu yaşamalarını kutsal addediyorum.

Bir cevap yazın