Dinle Küçük Adam!
Afrika’nın uçsuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağışlarıyla oluşup yaz sıcağında yok olan geçici göllere tanık olan yerlilerin bir sözü vardır:
Sular yükselince balıklar karıncaları yer,
sular çekilince de karıncalar balıkları..
Yani üstünlük bugün karıncadaysa yarın balığa geçer, ya da tam tersi bir durum söz konusu olur.
Daha doğrusu karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek kendini kandırmaktan öte bir anlam taşımaz, çünkü kimin kimi yiyeceğini gerçekte suyun hareketi belirler.
***
Bilemezsin ileriyi neyin ne olacağını. Bugün yağmur yağdığına sevinirsin yarın güneşin kuraklığına adarsın yaşamını. Yaşadığın saniyelerin kıymetini bilmezsen, pişman olursun sular çekilince. Yağmur bazen senin için yağar bazen de başkaları için. Göllerin dibinde yaşamak istersin zamanla ama her şey istediğin gibi olmaz maalesef. Su yüzeyinde daha güvende olabilirsin. Sonra alışmamalısın yaşantı tarzına, boylayabilirsin dibi hiç olmadık zamanda. Kibirlenmemelisin üstte olduğun için kimin üstte olacağını bilemezsin saniyeler geçerken.
Bazen üstte olmak da göstermez gücün kimde olduğunu. Gün gelir küçücük damla birikintilerine bağlı olur hayatın. Pamuk ipliği tarzı yaşarsın damlaların mevcudiyetini. Onları hiç tüketmek istemezsin. Senin için bir anlamı olmadığını düşündüğün insanlar kurtarır bazen hayatını. Ama işte bunun için damlaları sabırla biriktirdiğin gibi onları da biriktirmen gerekir hiç olmadık zamanda, sabretmenin en ağır koşullarını yaşarken.
Krala göstermiş olduğun saygıdan ödün vermeden yaşamalısın hayatını. Ama gün gelip kendinin de kral olabileceğini hesap ederek geçirmelisin yaşamını. Etme bulma dünyasında bir derya olduğunu düşünmelisin. Düşünebileceğin bütün ihtimalleri düşünmelisin. Her türlü olabilecekler karşısında takınman gereken tavrı hesaplamalısın. Keserin dönüp sap olabileceğini düşünmelisin, sonra keserin saba etmiş olduğu zulmün bir gün kendisine de edilebileceğini hesaplayıp ona göre kesmelisin hesabı.
Bir gün senin de anne baba olabileceğini fark edip ona göre davranmalısın o valide ya da peder deyip alay ettiğin kişilere. İlahi adaletin varlığına inanıp Allah’ın sopası yoktur diyerek yaklaşmalısın bütün olanlara. Sonra kendine bakmalısın. Diğerleri hakkında bir yorumda bulunmadan yaşamalısın hayatını. Kendinden sorumlu biri olduğunu düşünüp diğer insanların ne yaptıkları hakkında yorum yapmaman gerektiğini fark etmelisin. Gün gelip aynı şeyleri kendin de yapabileceğini düşünmelisin. Bir insanın yalan söyleyip söylememesinden ziyade ona inanıp inanmayışınla ilgilenmelisin. Yüksek bir mevkide bulunmanın vermiş olduğu üstünlük duygusuyla birlikte başını yükseklere dikmek yerine doruklarda yaşayanların yaptığı gibi aşağıya bakma davranışı sergilemelisin.
Burnun, başının üzerindeki oksijeni solumaktansa gözlerin adımlarının gidişatını gözlemlemeli. Kulağın eleştirilere açık olurken ağzın dedikodulara kapalı olmalı. Aklın gelişimine katkıda bulunurken hayatın seni yaşatmalı. O derece yaşamalısın ki suların yükselip alçalmasına aldırmamalısın. Yaşanılan onca zamana hayranlıkla bakabilesin ki yaşayacak günlerin hesabını yapmayabilesin.
Kısacası küçük adam, kendini şimdiki konumundan farklı hissedebileceğin bir ortamda bulmadan önce, bulunduğun ortamda büyüklük taslamadan yıllar sonra bulunacağın ortamda büyüklük sırasını kaybedebileceğini düşünmelisin. Düşündükçe düşünecek daha çok düşüncelerin olacağını düşünmelisin. Ama daha öncesinde insan olduğunu düşünmelisin. İster küçük ol ister büyük, sen yeter ki adam ol küçük adam. İşte o zaman tartışılmaz insanlığın.