Düşünce Enerjisinin Yoğunlaşması

Maide ÖREN

BİLİNÇALTI

Biz insanlara güç veren enerji merkezleri olan çakraların yaşamımızdaki etkilerini, hayatiyet dalgalarını incelemeye devam edelim.

Aynı konuya ait olan veya ortak nitelikleri bulunan düşünceler bir araya toplanma eğilimi göstermekte ve uzayda bir yer teşkil etmektedir.

Bilimsel yolunu açıklayacağım düşünce enerjisinin bir olumsuz kaybını geçen günlerde bir TV kanalında yapılan yarışma programında seyrettim.

Yarışmacılar uzun bir zaman diliminde (üç ay süreli) beraber kurada kendilerinin çıkmasını beklerken, çekilişte şans gülmüş olan yarışmaya hak kazanan kişiyle beraber yarışıyorlar.

Çektikleri kutulardaki rakamlar para değerinde… Yarışmacı da bir kutu çekiyor, o kutu kendi kazanç kaderini belirleyen rakamı en sona bırakıyor. Burada yarışmayı detayı ile anlatmak istemiyorum.

Ama geçen günkü yarışmada arkadaşlarının kendisine gönderdiği enerjiyi düşünce olarak reddeden kişinin kaybı, benim anlatmak istediğim konuyu yani düşünce gücünün ve sinerjinin etkisinin en güzel örneğini taşıyordu. Tüm yarışmaya dâhil kişiler, yarışan arkadaşlarına düşüncelerinin en olumlu yani pozitifini göndererek destek vermeye çalışıyorlar.

Şayet yarışmacıda kendisine gelen bu motivasyon içeren pozitif sinyalleri alarak o kutuları açtırırsa iyi bir para kazanıyor. O günkü yarışmacı o kadar karamsar ve düşüncelerini olumsuzluğa o denli inandırmış ki, kendisine gelen bariz desteği, düşünceleri reddediyordu. Sonuçta kaybeden kendisi oldu tabiî ki.

Yarışmaya şu düşünce de oturdu ve düşüncesini söyledi; “Ben en düşük rakamı bu seçtiğim kutudan çıkaracağım” dedi ve bunu kendisine gelen pozitif sinyalleri sürekli düşüncesiyle engellediği için bir sinerji olamadı ve gerçekten de en düşük rakam kutudan çıktı.

Biz insanlar düşüncelerimizi olumlu yoğunlaştırıp bunu da hazmedersek kesinlikle kazanma yolundaki adımımızı atmış oluruz. Birde bize yönelen sinyallere aynı anda cevap verirsek kazanmamız kaçınılmaz olur.
Gelelim bu konunun derinine yani bilimsel açıklamasına.

* * * *
Demek ki birçok konu için atmosferde bir düşünce merkezi, sınırı belirsiz bir alan mevcuttur. Aynı türden başka düşüncelerde böyle bir merkeze doğru çekilmekte ve merkezin hacim ve etkinliğinin artmasına katkıda bulunmaktadır.

Eğer düşünen bir kimse kendini merkezin biri ile birleştirirse hemen onun etkisine maruz kalmaktadır. Burada önemli bir şeyi parantez içerisine almak isterim şayet düşünceler olumlu ise o kişinin hayrınadır.

İşte insanların bir anlamda koyun sürüsü gibi düşünmelerinin bir nedeni de budur. Zihinsel tembelliği benimsemiş bir insan için başka bir insan tarafından oluşturulmuş hazırlop bir düşünceyi kabullenmek, kendini zihinsel bir çabaya zorlamaktan, bir konuyu çeşitli görünümleri altında incelemekten ve kendi kendine bir sonuca varmaktan daha kolaydır.

Buradaki örneğe de politikacıların seçim öncesi vaatlerine halkımızın ölçüp biçmeden kabullenmesini verebilirim.
* * * * 
Mantal (kişinin hayatına yön vermesi) planda bu olgu, düşünce yönünden geçerlidir. Astral planda ise zorunlu değişiklikler sağlandığı takdirde duygular yönünden geçerlidir.

Düşünce, mantal planın süptil maddesini yıldırım hızıyla kat etmektedir.

Demek ki, tüm insanlığın belli bir konu üzerindeki düşüncesi aynı bir yerde toplanıp yoğunlaşabilmekte ve bu konuyla ilgilenen her düşünürün istifadesine hazır bir durumda bulunabilmektedir.

Büyük ve çok güçlü duygu “blokları” tekbir merkezde toplanıp dalgalar halinde yakın çevredeki formlara dağılmakta, insanlar kolay bir şekilde etki altında kalabilmektedirler.

Tüm bu söylediklerimiz, işlediğimiz konuyla ilgili olmayan bir şey değildir. Zira böylesine bir tesirin bize ulaşması çakralardan birinin yardımıyla mümkün olmaktadır.

Bir örnek verelim;  Korkuya kapılmış bir insan örneği… Astral beden tarafından meydana getirilen vibrasyonlar, derhal çevrede bulunan korku bulutlarını kendine çekmektedir. Hemen kendine egemen olan bir insan korkusunu bastırabilmekte ve böylece de bulutları kendinden uzaklaştırabilmektedir.

Ama eğer korkusu sürer gider ve artarsa bulutlardan birikmiş olan enerji, insanın göbek ya da mide çakrasına boşalıvermektedir.

Bunun sonucu olarak da korkusu delice bir panik haline dönüşmektedir.

Aynı şekilde öfkelenen bir kimse de, öfke bulutlarını kendine çekmekte ve kızgınlığını deliliğe dönüştürecek güçte duyguların orta yerine düşmektedir.

Bu şartlar altında, karşı konulmaz bir dürtünün etkisiyle ve hemen farkında olmadan insan bile öldürebilmektedir.

Aynı şekilde bezginliğe karşı mücadeleye girmeyen kişi de feci bir kronik melankoli içine düşebilmektedir.
* * * *
Bu türden arzulanmayan tüm akımlar, insana göbek (ya da mide) çakrası yoluyla ulaşmaktadır.

Bereket versin ki daha üstün nitelikli imkânlar da mevcuttur. Örneğin sevgi ve yürekten bağlılık bulutları gibi…

Bu soylu duygular hissedilmeye başlarsa bunların kalp çakrası vasıtasıyla şaşılacak derecede yoğun hale gelişine tanık olunabilmektedir.

Buna göre, kine bağlı tüm heyecanlar göbek çakrası üzerine, sevgiye bağlı olanları ise kalp çakrası üzerinde etkili olmaktadır.

Yazımın bu kısmının sonucunu şöyle bağlayabilirim. Hissedilen bu bulut kümelerinin olumlu olanlarına kavuşmak için içimizde bize güç veren enerji merkezleri olan çakraların dengeli çalışmalarını sağlamaktır ki bunun da en iyi yolu Yoga yapmaktır.

Çakraların dengesiz çalışması yani yavaş dönmesi o bölümün bozulmasına neden olur, hızlı dönmesi de sinirliliğe ve yorgunluğa yol açar.

Açıkçası yoga ile çakraların çalışması bize psikolojik ve fizyolojik hastalıklarla ilgili haber verir.

Yapacağımız çalışmalarla yaşamsal enerjilerimiz, bedenimiz içinde akışını dengeli ve olumlu bir şekilde yaparlar.

print

Bir cevap yazın