Günlük tutuyorsanız eğer, ne kadar iyi saklarsanız saklayın, kilitleyip anahtarını yutsanız dahi bilin ki önünde sonunda, o günlükler birinin eline geçecek ve mutlaka okunacaktır.
Orta ikinci sınıftaydım. (Sekiz yıllık ilköğretimin bir uzantısı olduğu için şimdilerde 7. sınıf olarak geçiyor.) Bizim zamanımızda orta ikinci sınıfta olmak, artık gençliğe adımın geri dönülmeyen bir basamağında olmakla eş anlamdaydı. Maalesef bu sekiz yıllık eğitim durumu ile çocuklarımız büyümeğe, sorumluluk almaya, düşünmeye bir türlü yanaşmıyorlar. Liseye geldiklerinde ise birden kendilerini büyümek zorunda hissedip, gençliğe geçiş bilinci oluşmadan, çocukluktan gençliğe çıkmak yerine, düşüveriyorlar. Her ne ise, bu başlı başına bir makale konusu.
Bana kitap okumayı ve yazı yazmayı sevdiren genç bir bayan olan Türkçe öğretmenimizdi. Yazı yazmayı ilerletmenin en güzel ve zevkli yolu olduğunu için bana günlük tutmamı tavsiye etmişti. Ama beni hiç uyarmamıştı, günün birinde, başkalarının eline geçebileceğine dair. Aslında uzun bir süre gizlemeyi başarmıştım. Neredeyse on sene şiirlerimi, hıçkırıklarımı, gözyaşlarımı, kahkahalarımı, pembe beyaz hayallerimi, hatta Türkiye’yi ve dünyayı etkileyen olayları bile bu günlüklerde biriktirdim. Ve bir gün yakalandım! Sevgili ablam günlüklerimden birini bulmuş ve okumuştu! Korktuğum ama olacağına ihtimal vermediğim şey başıma gelmişti. Gizli hazinem –kendim- açılmış ve kuş uçmuştu. Yazılan bir çok şeyin hayalden ibaret olduğunu anlatmaya çalıştıysam da onu inandıramadım. Bu olayın ardından günlük tutmayı bıraktığımı sanıyorsanız, çok aldanıyorsunuz. Yurtdışına çıktım, yazdım. Hastanede refakatçi kaldım, yazdım. Otobüs garinda beklerken yazdım. 2004’de kadar zaman zaman yazmaya devam ettim. Ama içimden “ya biri okursa”, korkusu hiç gitmedi. 1999’a kadar yazdığım günlükler enkazın altında kaldı. Bazen düşünüyorum da bulan ve okuyan birileri var mı, diye. Okuyup, benimle o anları yaşayan, ağlayan, gülen.. Film gibi..Deprem ve sonrasında yazdığım günlükleri bir kitap olarak yayımlamayı düşünüyorum uzun zamandır. Bari benden önce biri davransa da Mustafa Balbay’ın ve Özden Örnek’in günlükleri arasında benimkileri de yayınlayıverseler, sevap işlemiş olacaklar.