Bir makaleyi beğenmeyebiliriz.
Üslup tarz edebi ve fikri olarak beğenmeyebiliriz. Haksız yorumlar yaptığımız düşünülebilir. Bunlar son derece normaldir. Yazmak meramı silahla değil de yazarak fikir serdederek anlatmak medeni bir yoldur. Bizde bu yolu seçenlerdeniz.
Aynı oranda eleştirmekte medeni bir harekettir. Bunu yaparken de tutarlı olmak, alternatif üretmek gerekir.
Zaman zaman bizimde yazılarımız okunuyor ve bazı okuyucular eleştir gönderiyorlar. Bazıları da telefonla veya Mail ile düşüncelerinin dile getiriyorlar. Bunarlın içinde son derece edepli, farklı görüşlerinin yazanlar olduğu gibi, bazıları da kuru teneke gibi tıngırdamaktan öte bir şey yaptıkları yok. Psikopat vari üslup, sadece karşı gelmiş olmak için hakarete varan ifadeler kullanıyorlar. Sanırım bunu yaparken gururda duyuyorlardır.
Neyse burada yorumunu aldığım iki okuyucumun eleştirilerine cevap vereceğim .
Eren Erdem rumuzu ile yorum yapan kardeşim. Selamınızı alıyorum başım üzere koyuyorum. Başbakana açık mektup simli makalemin altında hissiyatınız tepkinizi dile getiriyorsunuz.
Ve diyorsunuz ki; “ Gerekirse 44 yıllığına Hıristiyanlara da verilebilir ?
Bunları, İslami bir kalemden okumak hayal kırıklığı yaratıyor!
Bu DİN Liberal’lerden çok çekti, Bu ısrar neden? Yazınızı hiç olumlu bulmadığımı belirtir, Selam ederim
Haklısınız. Ama önce liberal olmadığımı belirteyim. Sonra ısrarcı olmadığımı söylemeliyim. Belki meramımı aşan ifade kullanmış olabilirim. Veya size öyle yansımış olabilir. Ancak Benim orada dediğim şey ,” Eğer illaki ekonomiye katkısı olacaksa. Yani kendi ülkemizde bunu yapacak kimse yoksa. Veya dışarıya ihale edildiğinde ekonomiyi ferahlatacak düzeydi ciddi bir katkısı olacaksa bun rağmen mason olmamaları şartı ile Hıristiyanlara verilebilir dedim. Ama gönlüm ister ki bu mayın tarlasını bizim insanlarımız yapsınlar ve bölgedeki insanlarımıza kullanıma açsınlar. Oralara ne 44 yıllığına ne de dört günlüğüne başka ülkelerin insanları girmesinler. Bu aralarda havra veya Kilis yapılması hoşuma gitmez. Bu anlamda liberal değilim. Özellikle ahkâm konusunda tavizsiz olduğumu belirtmeliyim.
Ben her şeye rağmen AK partinin doğru karar alacağına inanıyorum. Sayın Başbakanın hassasiyetini biliyor ve ona inanıyorum. Bu yüzden rahatım
Buna rağmen eleştiriniz yerindedir. Teşekkür ederim. Hassasiyetiniz beni duygulandırdı. Sizi hakkımda böyle bir düşünceye sürüklediğimden dolayı hakkınızı helal e din.
Diğer bir haklı eleştir de deklare ettiğim “hayata siyasete ve sanata bakışım” adı altında yayınladığım makaleye geldi:
Özel yollardan bana düşüncelerini gönderen bir okuyucum, Yazıda geçen “Çile insanı Ahmet kaya” ibaresinin eleştirerek yorum yapıyor. Bu vesile ile onun haklı düşüncelerini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
“İki türlü çile vardır “ diyor okuyucum ve devam ediyor. “ Birincisi Çile insanı , ya hayatın iman ve maddeci dünya görüşü arasında diyalektiğini kurarken acı yaşayan, günah sevap arasında. Gel- Git ’lerin vicdani değerlendirmelerini şuurlu bir şekilde yapan kişidir.
Okuyucum herhalde şunu söylemek istedi.
“Tasavvuf erbabının nefsi terbiye ederken çektiği çileleri kast etti. İkincisi ise dünyevi olarak yoksul ve aczi yet içerisinde yaşayan dürüst ama son derece fakir olan sabır ve şükür sahibi insanlara çile çekiyor denir “ diyor ve ekliyor.
“Ahmet kaya ne yoksul idi ne de dinin konuda bir çile çektiği vakidir. Bir sanatçı ve ideoloji sahibi idi. Sanatını da bu yolda kullanmaya kalktı. Ve yurt dışına kaçarak çileyi değil kaçmaya tercih etti” diyor
Evet baş üstüne. Eleştirisinde o da haklıdır. Belki biz burada Anadolu insanının zihin coğrafyasını hoş görü çerçevesinden çizerken meseleye sadece insan olma noktasında baktık ve toplumun tanıdığı insanları da burada örnek olarak verdik.
Meramı anlatmakta biz aciz kaldık diyebiliriz. Daha net olabilirdi Veya daha detaylı ifade edebilirdik.
Anadolu coğrafyasında Türkiye Cumhuriyeti devleti kimliği taşıyan herkesi kucaklamak gerektiğini düşünüyorduk.
Yeter ki bu kişiler bizim kimliğimize değerlerimize saygılı olsunlar.
Bölücülük yapmasınlar İngiliz ve İsrail politikasına alet olmasınlar. Ermenilerin yakın tarihte Fransa politikası uğruna Kahramanmaraş bölgesin de ”Kilikya devleti kuracağız” diyerek yıllardır birlikte yaşadıkları Müslüman komşularını hançerledikleri gibi bu gün de Kürtçülük adına veya başka bir ideoloji adına vatanı bölmeye kalkışmasınlar.
Tek istediğimiz budur.
Aksi halde Anadolu Müslüman Türklerin kanı ile sulanmış bir vatan parçasıdır. Burada eğer ev sahipliği iddiası söz konusu olursa kimsenin bizim üzerimizde bir hak iddiasının olacağını sanmıyorum.
Hangi dilden hangi dinden hangi mezhepten olduğu önemli değil.
Önemli olan bu ülkenin gerçek sahiplerinin hoş görüsünü fazla zorlamamak gerektiğini düşünüyorum vesselam.