En Büyük Zevk.. (Ya da Zamanı Yenmek..)

Bu dünyada hepimiz bir şeyler yaparız:

Kimisi esnaftır, küçük dükkanında ayakkabı satar, kimisi kumaş, elbise, cam-bardak..Kimisi memurdur, kağıtların arasında imza atar,kimisi de köylüdür, tarlasına gider-gelir..İşsizler iş arar, öğrencimiz ders çalışır, çocuklar parkta top oynar..

Bu yeryüzünde herkes bir şeylerle uğraşır, didinir, yaşamaya çalışır..

Biz de araştırma yapar, yazar, konuşur, anlatırız, yazılar yollarız sevgili Ahmet FİDAN’ın sahibi olduğu “Yazar Portalı”na, gazetelere, dergilere..

Kimimiz zevk alır, kimimiz almaz yaptığı işlerden..

Ama hayat çalışmaktır, sürekli gelişmektir, en güzeli de mutlu olmak için mutlu etmektir insanları..

En büyük zevk zamanı aşan işler yapabilmek.. sonsuzluğun içinde kanat açıp uçabilmektir kanımca..

Sevgi, sevmek, sevdiğine dokunabilmek yaşamın eşsiz hazzı değil midir?

Ama bu bedensel hazzı aşan bir zevk vardır ki o da beyinsel hazdır.

Arşimed’i çırılçıplak sokaklara fırlatan bu duygudur. Edison’un elektriği ışığa çevirdiği anı düşünün. Ne büyük zevk almıştır bu buluşundan dolayı. Radyoyu bulan Marconi ilk sinyalleri aldığında heyecandan belki de uçmuştur. Beyinsel zevk tüm hazların, tüm mutlulukların ötesindedir, üstündedir bence.

Çünkü insanlığa kalıcı bir hizmet sunulmuştur.

Wright Kardeşler’in uçakları ilk uçtuğunda neler hissetmişlerdir kim bilir.

Tolstoy Anna Karenina’nın son satırını yazdığında ulaşmıştır bu beyinsel hazzın doruğuna..

Bizim Yunus Emre’miz, Mevlana’mız şiirlerinin her mısrasında bu sonsuz zihinsel zevkin zirvelerinde dolaşmışlardır hep..

İşte zamanı yenmek budur. Zamanın elinden bir şeyleri kurtarmak bu olsa gerek.

Ressam için resim, şair için şiir, müzisyen için beste ve şarkı’dır zamanı yenecek olan.

Benim için ise, yazmak’tır, zamana direnmenin en zevkli yolu.. deneme, makale, öykü yazmak..

Yazmak aynı anda düşünmek, araştırmak, anlamak, gerçeğe yaklaşabilmektir çünkü..

Bu  hayatta hepimiz bir şeyler yapmaktayızdır..yaptığımız şeyin felsefesini yapmak o işin özüne inmeye çalışmaktır. İşimizi unutulmaz kılacak olan da onu en iyi, güzel ve doğru biçimde yapmaktır.

Onun için mi acaba birbirimize ya “iyi işler” ya da “iyi günler, geceler” dileriz..

Hep zamanın ve üretmenin çekim alanında kalırız.  Demek ki en büyük zevk beynimizin düşünüp ellerimizin ortaya koyduğudur.

Ama bunu yüreğimizin muhteşem sıcaklığıyla yapmak şartıyla tabii ki…

İşte biz, beyinsel yaratıcılıkla kalıcı bir şeyler üretip bırakabildiğimizde, işte zamanın kıyıcılığından bir şeyleri kurtarabildiğimizde tam o vakit doğanın efendisi oluruz…

print

Bir cevap yazın