Ertuğrul Özkök: Allah Baba, Ruhumuzun Günlük, Mevsimlik Rızkını Veriyor. Demiş
Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’teki Pazar günü yani 6 Aralık 2009 tarihli yazısını okurken şu cümle dikkatimi çekti. Allah Baba, ruhumuzun günlük, mevsimlik rızkını veriyor.. İnanın bu cümle çok ilginç bir cümledir ve bir o kadar da tuhaf.
4 Ağustos 1947 İzmir doğumlu olan Ertuğrul Özkök, Hürriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni ve Doğan medya grup holding başkan yardımcısıdır. İzmir Namık Kemal Lisesi ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksekokulu’nda okuyan Özkök, bir yıl TRT’de muhabir olarak çalıştı ardından Fransa’da İletişim Bilimlerinde doktora yaptı.
Hacettepe Üniversitesi’nde 1986 yılına kadar öğretim üyesi görevini üstlendikten sonra, Hürriyet Gazetesi’nde çalışmaya başladı.
Ertuğrul Özkök hakkında internette google de kısa bir araştırma yaptığınızda bilhassa EKŞİ SÖZLÜK gibi sitelerde Ertuğrul Özkök hakkında halkın ne düşündüğünü, onu nasıl tanıdığını kolayca anlayabilirsiniz. Ertuğrul Özkök’ün umre deneyimleri konusu da unutulmamalıdır. Ertuğrul Özkök, “İsterseniz, ‘Cahiliye döneminde kalmış bir laikin’ sayıklamaları diyebilirsiniz. İsterseniz, ‘Cingöz bir gazetecinin gözlemleri’. Veya önyargılı bazılarının yaptığı gibi, bunun altında “iktidara yalakalık” gibi şeyler arayıp, bin bir komplo üretebilirsiniz. İsterseniz samimi ve saygılı bir laikin, samimi gözlemleri olarak okuyabilirsiniz. Ben bu gözlemleri kendim olarak yaptım ve kendim olarak aktarıyorum. Değerlendirme sizlere ait” sözleriyle umre deneyimini özetledi.
Ertuğrul Özkök’ün umre deneyimleri şöyle :
<<Kim bilir kaçıncı defa yazıyorum.
Ben İzmir’de doğdum ve adını Atatürk’ten almış “Gazi İlkokulu”nda okudum.
Çocukluğumdan itibaren laik bir çevrede, Atatürk ilkelerine bağlı, tam anlamıyla Batılı bir dünyada büyüdüm.
Babaannem, anneannem ve dedem hacca gittiler.
Annem ve babam hacca gitmediler.
Annem bildiğimden beri beş vakit namaz kılar.
Ancak baba tarafımdan üç kuşak dedem umreye gitti.
Yani ben, ailemin, babam dışında umreye giden ilk erkek üyesi oldum.
* * *
Hayatım boyunca hacca veya umreye gitmek gibi bir düşüncem olmadı.
Ama dünyanın her yerinde kutsal mekânlar beni hep çekti.
Öyleyse, ben kutsal topraklara hangi kimliğim ve duygularımla gittim?
Yani umreye mi gittim, yoksa gazetecilik yapmaya mı?
Bu konudaki samimi hissiyatım şudur.
İkisi arasında kalan “No man’s land”da yani her ikisine de ne tam ait olan ne de tam ait olmayan bir alanda dolaştım.
Hissiyatım bu olunca, herkesin merak ettiği sorulara da samimi olarak cevap vermek
farz oldu.
? Umrenin bütün gereklerini yerine getirdim mi?
Yani “İhrama büründüm mü?”
Cevabını vereyim.
İhrama büründüm.
O beyaz giysiyi giydim.
Onunla fotoğraf da çektirdim.
Bu fotoğraflar üç kişide var.
Sebati Karakurt, Ahmet Hakan ve ben.
Ancak bu fotoğrafları yayınlamama kararı aldım.
* Peki Kâbe’yi tavaf ettim mi?
Evet, Kâbe’nin etrafında 7 tur attım. Her köşesinde iki avucumu açarak, sağ elimin içini öperek selamı da durdum.
Tavaf boyunca bütün duaları da, rehberimizin söylediklerini tekrarlayarak ettim.
* Say denilen 7 tavafı da yaptım.
* Sonunda saçımdan bir tutam kestirerek umrenin gereğini tamamladım.
Bu yazı dizisindeki içtenliğimi anlatabilmek için başka bazı sorulara da cevap vereyim.
* Oruç tuttum mu?
Hayır, tutmadım. Ama gün boyunca, yemek yememeye, su içmemeye dikkat ettim. Başkalarının önünde bir yudum su dahi içmedim.
* Namaz kıldım mı?
Hayır kılmadım. Sadece Kuba Camii’nde Ahmet Hakan’la iki rekat namaz kıldım.
* * *
Kutsal topraklarda geçirdiğim üç güne yakın zamanı, hayatım boyunca unutmayacağım bir duygu dünyası içinde geçirdim.
Böyle olunca, okuyucumun karşısında başka sorulara da cevap vermem gerektiğini düşünüyorum.
* Mesela; bundan böyle alkol almaya devam edecek miyim?
* Artık oruç tutacak, namaz kılacak mıyım?
* Cuma namazlarına gidecek miyim?
* Hayatımda bir şeyler değişecek mi?
Bu soruların da cevabını vereceğim.
Ama dizinin en sonunda.
Şimdilik söyleyebileceğim şudur.
Bu diziyi, bütün samimiyetimle yazdım.
İsterseniz, “Cahiliye döneminde kalmış bir laikin” sayıklamaları diyebilirsiniz.
İsterseniz, “Cingöz bir gazetecinin gözlemleri”.
Veya önyargılı bazılarının yaptığı gibi, bunun altında “iktidara yalakalık” gibi şeyler arayıp, bin bir komplo üretebilirsiniz.
İsterseniz samimi ve saygılı bir laikin, samimi gözlemleri olarak okuyabilirsiniz.
Ben bu gözlemleri kendim olarak yaptım ve kendim olarak aktarıyorum.
Değerlendirme sizlere ait.>>
Mesele şu, Sayın Ertuğrul Özkök 6 Aralık 2009 Pazar günü yazdığı yazısında ALLAH BABA……. diyor. Allah’ı yaratan değil de yaratılmış gibi düşünüyor. İhlas suresini sanırım bilmiyor.
İHLASS SURESİ
1-De ki; O Allah bir tektir.
2-Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir
3-Doğurmadı ve doğurulmadı
4-O ‘na bir denk de olmadı.
07 Aralık 2009 Pazartesi
UĞUR ÖZALTIN