Geçen yılın Ağustos ayı.
Uzaklarda kalmış çocukluğum. Fatsa iskelesindeyim. Sabahın erken saatleri. Güneş vurmuş denize ve yüzüme.
Uzaklarda bir balıkçı teknesi. Uzun sahil yolunda Okumaya devam et
Geçen yılın Ağustos ayı.
Uzaklarda kalmış çocukluğum. Fatsa iskelesindeyim. Sabahın erken saatleri. Güneş vurmuş denize ve yüzüme.
Uzaklarda bir balıkçı teknesi. Uzun sahil yolunda Okumaya devam et
Kayıtsız ve şartsız millete verilmiştir egemenlik. İtirazımız yoktur ve olamaz da. Üzerine düşünceler üretmekten geri kalamıyor fikrim. ” Fikrimin ince gülü” nevinden bir duruşu da müstesna kılıveriyor birden bire.
Merhabaların bile sınırlı bir zaman zarfında tasarrufla kullanıldığı bir seçimin çoktan biten şevkindeyiz. Okumaya devam et
23 Ocak 2008
Doğuma az bir zaman kaldı. Aslında az diyeceğim zamanlara az kaldı. Makul bir ücretle seni dünyaya getireceğim bir hastane buldum. Maalesef doktorumuzu değiştirdik. Ama sana inanıyorum ve Allah’a güveniyorum ki çok güzel, çok sağlıkla bir doğum ile birbirimize kavuşacağız. Okumaya devam et
Yeni bir iş, uğraşa başlarsınız.
O işte, uğraşta başarmayı, kazanmayı çok istersiniz.
Gece onunla yatar, sabah onunla kalkarsınız.
Yoğunlaşan duygularınız; yorulan vücudun acısını, hatalar yaptıran beyninizin, mantığınızın önüne geçmiştir. Okumaya devam et
14 Şubat’ın 30 Şubat’a dönüşmesini ne çok isterdim oysa ki… Bu yazımı 30 Şubat’a armağan ediyorum. Bu serzenişimin nedeni bayanlardır. O kadar gün icat etmişler ki, neredeyse yılın bir ayı bayanlar için şu ya da bu şekilde özel gün haline gelmiş. Örneğin anneler gününü herkes bilir kutlar, ihmal edemez, ama babalar gününden insanların üçte ikisi habersizdir. Okumaya devam et