Etiket arşivi: yönetim

Sanık Yapmakla Çare Bulundu mu?

Ergenekon’a devam nedeniyle tutuklanan em. Orgeneral Hurşit TOLON ile hakkında gıyabi tutuklama ve yakalama kararı verilen Op. Dr. Turhan ÇÖMEZ geçtiğimiz ay Kocaeli’nde ayrı ayrı tarihlerde konferans vermişlerdi.

 

Çok büyük ilgi gören bu konferanslar çerçevesinde TOLON Paşanın yaptığı konuşmalardan bazı bölümleri BRT Haber Dergimizin 4. sayısında “ Siz 5 – 10 Bin Terörist Diyorsunuz”  başlıklı yazımızda yer vermiştik. Orada, “senin 5 – 10 bin Okumaya devam et

Mahkeme / Duruşma Salonlarına Estetik Bakış

“Mahkemenin Soğuk Yüzü, Yüzünüzden Irak Olsun”Türk Mahkeme salonları Kadim Devlet geleneğinin uzantısı olarak yapılanmıştır. Aslında Türk İslam kültüründe KADI kavramı ve KADI lığın önemi vurgulanmış olsa da kadılık hiyerarşi olarak devletin (kamunun) temsilcisi ve iddia makamı olmasından bahisle SAVCI lığın bünyesine yerleştirilmiştir. Oysa ki terminolojik olarak SAVCI lık ile KADILIK (hakimlik) birbiriyle hiyerarşik yönü çok hassas olan bir durumdur. Çünkü KARAR veren merci olması bunu gerektirmeliydi. SAVCI lık makamı bir taraftı ve devletin tarafı olmasından dolayı SAVCI Okumaya devam et

Eğitimde Öz ELLEŞTİRME Tam Gaz!

Özelleştirme dört koldan sürerken eğitimdeki özelleştirme de paralel olarak tam gaz yürümekte. özel okulların ve dershanelerin sayısını günden güne artarken özel (vakıf) üniversiteleri de bunu takip etmekte. 2002-2003 eğitim döneminde 2 bin 122 dershanede 606 bin 522 öğrenci okurken yeni müfredat sonrası sınav sayısındaki artış 2007-2008 eğitim döneminde dershane sayısını 4 bin 31’e, öğrenci sayısını ise 1 milyon 12 bin 861’e yükseltmiştir. Hükümetin özel okullara sağladığı teşvikler sonrasında 2002-2003 eğitim döneminde toplam bin 235 olan özel okul sayısı ise 2007-2008 eğitim döneminde 2 bin 553’e kadar çıkmıştır. Özel okullardaki öğrenci sayısı da son altı yıllık bazda 218 bin 854’ten 344 bin 769’a yükselmiştir. Böylece 6 yılda dersaneler öğrenci sayılarını yüzde 90 oranında artırmıştır. Başbakan Erdoğan’ın dershaneler hakkında “garabet” ve “kaldırılabilir” açıklamalarının ardından gündeme oturan dershane ve özel okulların, son yıllarda hükümet politikaları ile büyük artış yakaladığı bir gerçektir. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre özel okul ve dershane sayısı ile bu kurumlarda okuyan öğrenci sayısı her geçen gün artmıştır. 2007-2008 eğitim döneminde dershanede görev yapan öğretmen sayısı da 48 bin 855’e çıktı. 2002-2008 yılları arasında dershane sayısındaki artış oranı yüzde 89.9 olurken, öğrenci sayısı da yüzde 85.1 arttı. Bu artışa son on yıldaki sınav sisteminde karşımıza çıkan “yarış atı” mantığı etkili oldu. Özel okul sayılarındaki artış ta dershanelerin sayısal artışından çok farklı değil. Bunun yanında, özel okullarda okuyan öğrenci sayısında da önemli artış yaşandı. Hükümet özel eğitim kurumlarının artırılması için son 6 yılda da önemli adımlar atmıştır. Özel okulların yaygınlaşması ve bu okullarda okuyan öğrenci sayısının artmasını sağlamak üzere Maliye Bakanlığı tarafından bazı mali kolaylıklar uygulamaya konulmuştu.  Özel okulların teşvik edilmesi politikasına uygun hareket edilerek 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren faaliyete başlayan eğitim ve öğretim işletmelerinin kazançlarının belli şartlarla gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutulması sağlanmıştır. Ayrıca 2005 yılında yapılan düzenleme ile de hem dershane hem de özel okullardan alınan KDV oranları yüzde 18’den yüzde 8’e çekilerek bu süreç devam etmiştir. DERSHANE VE ÖĞRENCİ SAYISI YILLAR                     DERHSANE  ÖĞR. SAYISI            ÖĞRETMEN SAYILARI:2002-2003      2.122               606.522                                  19.8812003-2004      2.568               668.673                                  23.7302004-2005      2.984               784.565                                  30.5372005-2006      3.570               925.299                                  41.0312006-2007      4.986               1.071.827                               47.6212007-2008      4.031               1.122.861                               48.855 ÖZEL OKUL SAYISI YILLAR   O.ÖNCESİ    İLKÖĞRETİM      ORTAÖĞRETİM    TOPLAM2002-2003      279                  614                            342                  1.2352003-2004      300                  614                            544                  1.4582004-2005      326                  676                            630                  1.6322005-2006      421                  728                            628                  1.7772006-2007      582                  757                            717                  2.0562007-2008      755                  866                            732                  2.353 ÖZEL OKULLARDA OKUYAN ÖĞRENCİ SAYISI YILLAR           O.ÖNCESİ     İLKÖĞRETİM    ORTAÖĞRETİM     TOPLAM2002-2003      6.557               155.868                      56.429             218.8542003-2004      9.059               160.888                       69.299             239.2462004-2005      11.371             172.348                      70.163             253.8822005-2006      14.633             189.090                      75.693             279.4162006-2007      19.401             213.071                      86.458             318.9302007-2008      24.740             226.187                      93.842             344.769 2005 yılından itibaren su özel okul ve dersanecilikteki ivme yüksek öğretimde de devam etmiştir. Yıllar itibarıyla yüksek öğretimdeki okul sayısı artışı, öğrenci ve öğretim elemanı sayısı artışını işleriz.  Şimdilik buradan şu notları yazmamız gerek. İlk ve ortaöğretimdeki bu rakamlara benzer eğilimleri yüksek öğretim rakamlarında da göreceğiz. Şu an için devletin her ile bir üniversite kurmaya başladığı gibi, on yıl içinde her ilde en az bir vakıf üniversitesi Okumaya devam et

Yerel Demokrasi ve Ötesi: Demokrasi Estetiğinin Prensipleri

Dünya dillerine etimolojik olarak bakıldığında Türkçe’nin de içinde olduğu dil gurubu dahil bazılarının sonradan eklemeli diller olduğu bilinir. İlk elde, bu bakışla yani dillerin etimolojik yapı özellikleriyle “demokrasi” kelimesinin hatta kavramının nasıl bir araya getirilebileceği merak edilebilir.

Tabi bu, demokrasi kavramının “neyi” üzerinde irdeleme yapacağımıza bağlı bir durumdur. Elbette ki, burada demokrasinin süreç (progresivite) boyutunu ele alacağız.

Aslında bütün kavramları süreç olarak ele aldığımızda karşımıza aynı şekilde törpülenme, ussallaşma, ergonomikleşme, sürdürülebilme unsurları çıkar. Demokrasi kavramının bizzat kendisi, ideal tip demokrasi tanımından bu yana 2000 li yılların siber aleminde kendisinin nasıl tanımlanacağını merak etse gerek. Burada bir nevi “demokrasi”nin kendini bir çok yeni yönleriyle irdelemesini ele alacağız.

İlkin ideal tipte demokrasi açısından olaya bakıldığında çoğunluğun yönetimi olarak kabaca bir tanımlama yaptıktan sonra, bunun bir adım ilerisi olarak, azınlığın haklarının korunmasını da garanti ve/veya taahhüt eden bir yönetim şekli, yaşam biçimi olduğunu da peşinen dile getirmemiz gerekecektir.

Bu yapısıyla olaya yerel yönetimler veya yerel demokrasi açısından bakıldığında yerel yönetimin demokrasinin okulu olduğu gerçeğinden hareketle bir başka açılıma konuyu taşımak gerekmektedir.

Pek tabi ki, yerel yönetimler, merkezi yönetime göre çok daha küçük temsili gerektirmesinden ve aday olma aşamasından seçilmeye, temsil görevinden görevden (temsilden) düşene kadar birebir ilişkiler söz konusudur. Bu anlamda temsilin içgüdüsel dürtüsü olarak, herhangi bir vatandaş, sıkıntıya düştüğünde, kaymakamdan önce belediye başkanına gitmekte olduğunu da vurgulamak gerek.

Yerel seçimler yerel demokrasinin temel vazgeçilmeziyken, bu demokrasinin hayata geçirilmesinin veya makyajlanmasının da ayrı gereklilikleri bulunmaktadır.

Bu giriş önbilgilerinden hareketle şimdi gerek yerel gerek merkezcil yönetimlerin demokrasi estetiği konusundaki ilkeleri ortaya koymaya çalışalım.

Demokrasi Estetiğinin Prensipleri:

Yerel ve/veya merkezcil demokrasi estetiğinin prensiplerini şu şekilde maddelendirebiliriz:

1. İlk olarak çoğunlukça seçilenin öncelikli olarak azınlıkların hak ve hukukun koruyacağı, koruyamayacak, veya korumayacak türde temsil yürütenlerin bu konuda hukuksal mekanizmaların dışında siyaset mekanizması içinde dengeleyici unsurların bulunması zorunluluğunu belirtmek gerek. Öyle ki, bu unsurlar genel olarak (Sivil Toplum Kuruluşları (STK lar) ve baskı gruplarıdır. STK ların tek bir eğilim ve/veya cephede toplanmasının mümkün olmamasından dolayı bir demokratik ülkede, Sivil Toplum Kurumları başlı başına demokrasi estetiğinin temel taşlarıdır. STK ların gelişmesi merkezcil olsun yerel olsun sözümona “zorba” iktidarların üzerinde Demokles”in kılıcıdır.
2. Merkezcil olsun yerel olsun çoğunluğun iktidarına sahip olanların yine sözüm ona “zorbalaşma eğilimleri”ne karşı, ussal yönetiminin güvencesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin son Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve başkanlık sistemi tartışmalarında da olduğu gibi, hangi sisteme geçilirse geçilsin ilk elde korunması, buna ilave olarak bu ilkenin veya sistemin, bürokrasisinden yönetim kurullarına, meclis ve encümen toplantılarından müşteri veya vatandaşla olan ilişkilerine kadar bütün bir sistemin mümkün olabildiği kadar saydamlaştırılması gerekmektedir. “Government in the sun shine” denilen gün ışığında yönetimin gerçek anlamda hayata geçirilmesi bir diğer demokrasi estetiğini sağlayacak unsurdur.

3. Yerel veya merkezi temsilin sağlanması amacıyla yapılan seçimlerde seçim sisteminin “yönetimde “istikrar” ve “temsilde adalet” ilkelerinin korunabilmesi için artık oyların en makul şekilde dağıtılacak bir seçim hesaplama yönteminin uygulanması gerekmektedir. Şu an yürürlükte olan sistemin bu konuda hakkaniyet sınırı içinde olduğunu söyleyebilmek oldukça güçtür.

4. Demokrasi estetiği açısından seçim sisteminden daha öte hatta ondan daha önemli konu da, adayların belirlenmesi sürecidir. Adayların merkez yoklaması veya parti, vakıf, cemiyet, oda vb. lerin genel merkezi tarafından atanması veya güçlü bir lider sultasıyla niteliksiz delege oluşturulması mantığı yine demokrasi estetiğinin sağlanmasında çok ciddi sorunlardır. Bu sorunların ortadan kaldırılması da güçlü bir kişilik ve etik sorunsalını, erdemlilik karakterlerini beraberinde getirmektedir.

5. a) Türkiye’de daha önce de uygulandığı gibi, seçim sistemi olarak, merkezi yönetimde parti ve milletvekili tercihinin birbirinden ayrılması gereği ayrı bir demokrasi estetiği konusudur. Örneğin: Bir kişi bir partiye oy verirken birinci sıradaki kişiyi değil de son sıradaki kişinin öncelikle kendisini temsil edebilmesini isteyebilmesi veya bir partiye oy vermezken, o parti kontenjanından seçime giren bir milletvekilini partiye oy vermeksizin tercih edebilmesi gibi.

b) Dernek, vakıf, cemiyet oda vb. lerin yönetimlerinde de başkanlık seçimlerinde tam teşekküllü yönetim kurulu üyelerinin de seçim öncesi deklere edilmesi demokrasinin tabana yayılması açısından bir başka demokrasi estetiği konusudur.

6. Yerel demokrasi estetiği konusunda da merkezcil yönetimlerin demokrasi estetiğinde var olan sorunsalların yanında, şunların hayata geçirilmesi gerekmektedir.

a) İlk olarak yerel yönetimlerde yerel halkoylaması mekanizmasının tam olarak düzenli ve sistemli olarak hayata geçirilmesi, bunun hayata geçirilmesi için de demokratik mekanizmaların güncel gelişmeler ışığında biraz daha fazla dijitalleştirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu konuda bizzat tarafımdan bir belediye için yürütmekte olduğum “dijital demokrasi projesi” nin tüm Türkiye’de uygulanması gerekmektedir.

Yerel katılımın belediye meclislerinde gerçekleştirilmesinin FORMALİTE BOYUTUNDAN DAHA İLERİ BOYUTLARA TAŞINMASI DA YEREL DEMOKRASİNİN TABANA YAYILMASI AÇISINDAN ÇOK ÇOK ÖNEMLİDİR.
Öyle ki, bu işin teorisyeni ve pratisyeni olarak bir bilim emekçisi olarak, bir belediye meclis toplantısına katılmak istememe rağmen belediye personeli tarafından toplantıya sokulmak istenmemem karşısında başkanla direkt görüşerek bu toplantıya zorla katıldığım gerçeğini örnek olay olarak buraya yatırdığımızda, normal vatandaşların yerel meclislerden nasıl tecrit edildiğinin burada görebilmekteyiz.

b) Yerel temsili elinde bulunduranların da tam ve çok boyutlu bir katılım için erdemli ve özverili bir karakter taşıması bu konuda diğer bir yerel demokrasi estetiği konusudur. Bu konuda doğru seçimin yapılması için insanlarımızın da (seçmenlerimizin) sürü psikolojisiyle hareket etmektense, bilinçli tercih yapması, çok kaba tabirle karpuzla keleği birbirinden ayırabilecek derecede araştırma yaparak oy kullanması ise son ve en önemli estetik konumuzdur.

SONUÇ OLARAK

Görüldüğü gibi konuyu demokrasi kelimesinin etimolojik idelemesinden, seçim ve yönetim boyutundan sistemin işleyişine ve oradan tekrar temsilcilerin yeniden seçimine ve en sonunda da halk tarafından bilinçli bir tercih yapılmasına kadar taşımış olduk.

Yukarıda belirttiğimiz ilkelerin her boyutta hayata geçirilmesi, demokrasimizin tabana yayılması, bu gün için hala insanoğlunun dünya yüzünde uygulamakta olduğu yegane yönetim oyunu olduğunu vurgulamak gerekmektedir.
Bu demokrasi oyunu bu gün bu tarih itibarıyla vazgeçilmez bir oyundur. Oyunun etiği ve oyunun sistemini yeterince işlediğimiz sürece ve bilinçli tercih yapıldığı sürece estetik bir yönetim sağlanacaktır.

Aksi takdirde bir sonraki makale konum olan ve tümüyle dijitalleşmiş CYBERSAPIENCE insan ırkının yakın gelecekteki mevcudiyeti durumunda bu demokrasi oyununun sonunun gelmesinin çok ta uzak olmadığını da vurgulamak isterim.

Not:
Bu yazı ilk kez, Yerel Demokrasi ve Ötesi, Demokrasi Estetiğinin Prensipleri” Gerçek Belediye Dergisi’nin  Temmuz-Ağustos 2007 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar http://www.yazarport.com, http://www.gunesgazetesi.net http://www.bilgiagi.net http://www.bilgievreni.com, http://www.siyasalforum.net http://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.