From the Editor: Urban Regeneration Problem and Horizontalization Trends in Metropolitan Regions

We are together again with a tiring and full-fledged page. Our 36th edition coincided with December and the birth of the December issue of academic journalism is another stress and painful. This time next year, we will publish our 40th edition, and we will start our editorial writing  saying 41 times of Mashallah.

As time goes by, it’s  like ‘a passengers on the road ’ our magazine continues the development process.Each number adds new field editors. In this issue, with a new participating of our field editors, Prof.Dr. Tuğba KİPER, Assoc. Prof. Dr. Candan KUŞ ŞAHİN, MD Betsy SULLAM HALFON, Oylum GÖKKURT BAKI our broadcasting table has increased to 33 branch editors.

From this issue, we prepared the Main Branch editorship (Main science / Main arts branch)and field editorship (Science / Art Branch) as preparation for 2019. Almost with the power of knowledge, we formed the upper class academy of the city.

Dear Authors:

Before we  take the referee process, in principle, each article (sent within the period of publication) ,  passing through the Itenticate program.

However, in the following processes, articles submitted without using our article template, will be left to the usual flow , if the articles are created according to the template we would like to state that the followed  status will be given priority . As of 2019, our journal will start to give DOI.

Our aim is to make our Kent Academy magazine a source of pride for our country in the scientific community, and  within a few years,  to become the focus of  interdisciplinary, multidisciplinary, and transdisciplinary studies of the  world science environment , via taking part of  indexes such as SCI, SSCI, ISI.

The Bleeding Wounds of Our Cities: The Problem of Urban Regeneration and Unbalanced Horizontal Stitching Trends in Metropolitan Areas

As it is known, cities that absorbed the population of the 1960s  rural areas have formed the cities where human masses live in the name of Megapol due to unplanned irregular structures without infrastructure. After the 1990s and especially in the 2000s, both in terms of infrastructure and superstructure, it has been forced to experience both the structure and the mentality revolution in the geography that has been transformed into such a chaos.

The places that have undergone urban change in terms of structure had to live the process of urbanization with a mentality. They learned that ,unstable  buildings would damage first  of all to themselves , If  they  stand, they should be positioned on the right and give way to fast passers (foreseeing that those have a right who want to go faster on the escalator are entitled), not leaving shoes in front of doors in apartment buildings.  Just as the educators did the training by learning new things themselves, our cities became cities learning with their structures and people.

Trend: From Engineering to Architecture, from Vertical to Horizontal

Today, the construction processes of the structures are technically practical and the structures of the automation system have started to be constructed and the engineering dimension of the structure has become known and predictable. The practicality and ease-of-the-step process of this dimension has led to detailed trends from engineering to architecture. Especially in the last 50 years, urban centers have been carrying a vertical upward trend, while yesterday’s suburbs and eaves have been caught in this verticalization wind.

Since the 1950s, suburbs have been subject to distorted construction, and since 2000, urban transformation has become inevitable, especially after the Gölcük and Sakarya earthquakes. Hereby, so to speak , for take advantage of , it has been influenced via uptrend at the city center. In other developing world cities, similar characteristics are observed for such regions and structures.

From the city center to suburban and satellite cities, the Metropolitan Region Renewal continued its upward trend and was under the centrifugal effect of growth as a result of dizzying developments in transportation and communication techniques and technologies.

The vertical tendency in the structures in these skidding areas was replaced by the new manor areas as they were replaced by the center. At this point, metropolitan cities, with the effect of reverse migration, merged with several metropolitan areas and turned into metropolitan areas. In the meantime, the next 100 years will be spent with the development and infrastructure of the mansion areas spread over suburban areas.

Yes, precious readers, again from this day to the future, we have put forward a horizon line although we use hand procedure though.

In the March 2019 issue of our journal, we will focus on Environmental Management and Policies.

In the June 2019 issue, we will also focus on the ZERO WASTE agenda as a detail of the environmental theme. In the hope of meeting the more beautiful and bright tomorrow,my dear.

_________________________________________________________________

Yine yorucu ve dop dolu bir sayıda birlikteyiz. 36. sayımız Aralık ayına denk geldi ve akademik dergicilikte Aralık Sayının doğumu bir başka stres ve sancılı olmakta. Seneye bu zamanlar, 40. sayımızı yayınlayıp, 41 Kere Maşallah diye başlayacağız editör yazımıza.

Zaman geçtikçe, ‘yoldaki yolcu’ olan insan gibi, dergimiz de gelişme sürecini devam ettirmekte. Her sayı bünyesine yeni alan editörlerini katmaktadır. Bu sayımızda dergimize katılan alan editörlerimiz, Prof.Dr. Tuğba KİPER, Doç.Dr. Candan KUŞ ŞAHİN, Dr. Betsy SULLAM HALFON, Dr. Oylum GÖKKURT BAKI, ile birlikte, yayın masamız 33 branş editörüne çıkmıştır. Bu sayıdan itibaren 2019 yılına hazırlık olması babından baş alan editörlüğü (Anabilim / Anasanat Dalı) ve alan editörlüğü (Bilim / Sanat Dalı) olarak düzenledik. Adeta, bilgi gücümüzle kentin üst çizgiden akademisini oluşturduk.

Sevgili Yazarlarımız;

Yayın peryodu içinde gönderilen her makaleyi prensip olarak Itenticate programından geçirerek hakem sürecine alıyoruz. Ancak bundan sonraki süreçlerde, makale şablonumuzun kullanılmadan gönderildiği makaleleri, olağan akışına bırakmak, şablona göre oluşturulan makalelerin ise, takipli statüde öncelik verileceğini belirtmek isteriz. 2019 dan itibaren dergimiz DOI vermeye başlayacaktır.

Hedefimiz, Kent Akademisi dergimizi bilim camiasında ülkemiz için gurur kaynağı haline getirmek, birkaç sene içinde SCI, SSCI, ISI gibi indekslerde yer alarak dünya bilim çevresinde interdisipliner, multidisipliner, ve transdisipliner çalışmaların odak noktası haline getirmektir.

Kentlerimizin Kanayan Yarası: Kentsel Dönüşüm Sorunsalı ve Metropoliten Alanlardaki Dengesiz Yatay Dikel Eğilimler

Bilindiği gibi 1960 ların kırdan nüfusunu masseden kentler, alt yapısı olmayan plansız düzensiz yapılarla adına megapol dediğimiz insan yığınlarının yaşadığı kentleri oluşturmuştur. 1990 ve özellikle 2000 li yıllardan sonra gerek alt yapı gerekse üst yapı bakımından böylesi keşmekeşe dönüşmüş coğrafyada hem yapı hem zihniyet devrimini yaşamak zorunda kalmıştır.

Yapı yönünden kentsel değişime uğrayan mekanlar zihniyet yönüyle kentLİLEŞME sürecini yaşamak zorunda kalmıştır. Dayanıksız yapının önce kendine zarar vereceğini, yürüyen merdivende daha hızlı gitmek isteyenlerin hakkı olduğunu öngörerek, duracaksa sağda konuşlanıp hızlı geçenlere yol vermesi gerektiğini, apartmanlarda ayakkabıların kapı önlerinde bırakılmaması gerektiğini öğrendi. Tıpkı eğitimciler, eğitim verirken, kendileri de yeni şeyler öğrenerek eğitişimi gerçekleştirdikleri gibi, kentlerimiz de yapıları ve insanlarıyla öğrenen kentler haline gelmiştir.

Trend: Mühendislikten Mimariye, Dikeyden Yataya Yönelim

Günümüzde yapıların yapım süreçleri, teknolojik açıdan pratikleşti ve otomasyon sistemiyle yapılar inşa edilmeye başlanmış ve yapının mühendislik boyutu, bilinir ve öngörülebilir hale gelmiştir. Bu boyuttaki pratikleşme ve kolaylaşma süreci, detay eğilimler mühendislikten mimariye yöneltmiştir. Özellikle son 50 yıla yakın bir zaman diliminde kent merkezleri dikey yükseliş trendini sürdürürken dünkü banliyöler ve saçakları bu dikeyleşme rüzgarına kapılmıştır.

1950 lerden bu yana banliyöler çarpık yapılaşmayla kıvranırken 2000 den bu yana özellikle Gölcük ve Sakarya depremlerinin ardından kentsel dönüşüm kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu vesile ile tabir caizse fırsattan istifade kent özeklerindeki yükselme trendine kapılmıştır. Gelişmekte olan diğer dünya kentlerinde de böylesi bölge ve yapılara ilişkin benzer özellikler gözlemlenmektedir.

Kent özeğinden banliyöye ve uydu kentlere doğru ‘Metropoliten Bölge Yenilenmesi’ yükselme trendini devam ettirirken ulaşım ve iletişim teknik ve teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmeler sonucu büyümenin merkezkaç etkisi altında kalmıştır. Bu savrulma alanlarında, yapılardaki dikey eğilim, yerini yataya bırakmış ve merkezden dışa doğru açıldıkça yeni malikane bölgeleri ortaya çıkmıştır. Tam da bu noktada tersine göçün etkisiyle metropol kentler, birkaç metropolle birleşerek metropoliten bölgelere dönüşmüştür. Bu meyanda gelecek 100 yıl banliyö ötesi alanlarına yayılmış malikane bölgelerinin imarıyla ve alt yapısının geliştirilmesiyle geçirilecektir.

Evet kıymetli okurlar, yine bu günden geleceğe, yordamlama da olsa bir ufuk çizgisi ortaya koymuş olduk. Dergimizin 2019 Mart sayısında Çevre Yönetimi ve Politikaları ağırlık taşıyacak. Haziran sayımızda ise, yine çevre temasının ayrıntısı olarak SIFIR ATIK gündemine eğilecektir.

Daha güzel ve aydınlık yarınlarda buluşmak ümidi ile esen kalın efendim.

Dr. Ahmet FİDAN

YAYIN KURULU ADINA GENEL YAYIN EDİTÖRÜ

print

Bir cevap yazın