Bize demedikleri kalmamıştı. Duvarlardan bal akacaktı. Ama bizim gibi karşı olanlar yüzünden Avrupa Birliğine girmemiz gecikiyordu. Tarihimiz ile hesaplaşmamız gerekiyordu. Mustafa Kemal Devrimlerini bir kenara bırakmalıydık. Benliğimizi değiştirmemizi istiyorlardı.
Köksüzlük üzerine sözde devrim yapacaklardı. Bu devrim adına devletimizden ve bağımsızlığımızdan vaz geçmemizi ve AB Devletine teslim olmamızı istediler.
Avrupa’da Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldı.
Çarpıcı sonuçlar çıktı. Seçimlere katılma oranı %43 oldu. Bazı Doğu Avrupa ülkelerinde katılım;%17’ye kadar düştü. Aşırı sağın güçlendiği bu seçimlerde, yabancı düşmanlığı en önemli etkenler arasında idi.
AB’nin ana yöneticileri Almanya ve Fransa bize özel üyelik teklif ediyorlar. Yani karar organları içinde bulunmayacağız, ama onların aldığı kararları uygulayacağız. Yani şimdiki durum. Avrupa kapılarına köpek gibi bağlı olmak. Bir nevi sömürge düzeni içinde yaşamak.
Bu söylediklerim olmayacak. Çünkü Avrupa Birliği kendi içinden çöküyor. Rusya’ya karşı bir birlik olmaktan çıkan fikir artık ölüyor. Sadece ekonomik anlaşmalar manzumesi içinde kalacağı, hatta ileride bu durumunda bozulacağı bu seçimlerden anlaşılmaktadır.
Avrupa halkına bir gelecek vermeyen AB’nin Türkiye’ye ne vereceği, şimdi çok zor durumda olan Doğu Avrupa ülkelerine, ne verdiğinden bellidir. Kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Açlık ve sefalet vardır. Eski durumlarını aramaktadırlar. Seçim sonuçları bunu çok net bir şekilde açıklamaktadır.
Esas karar alıcı Almanya’nın Rusya’ya enerji bağımlılığı, Almanya’yı hem Amerika’dan, hem de Avrupa’dan koparacağa benzemektedir.
Seçimlerin bu sonuçlarını ortaya koyduğumuzda, iflah olmaz Batıcılar şunu söylüyor. Avrupa Parlamentosu önemli değil, çünkü kararlar bu parlamentoda alınmıyor. Seçimle gelenler süsü mü? Evet, gerçekten süs.
Avrupa Parlamentosu, emperyalist güç odaklarının aldıkları kararları onaylayan bir noter niteliğindedir. Nasıl demokrasi ise, seçilenler karar vermiyor. Başkaları karar veriyor.
Bizim buraya girmemizi isteyen kim? Emperyalist güç odakları ile işbirliği içinde olan TÜSİAD.
TÜSİAD’dan başka Avrupa Devletine köle olmamızı isteyen kalmadı.
Bu gidişle, galiba Avrupa birliğinin kendisi kalmayacak. Bizde Avrupa Birliği propagandasından kurtulacağız.