Genetik mühendisliğinde gelinen nokta -2

Evrenin askerleri (Universal Soldier) filmini izlemiş miydiniz? 1992 yılında yapılan ve başrolde Jean Claude VanDamme ‘ın oynadığı film. Bilindiği gibi film iş yapınca da ikincisi 1999 yılında piyasaya sürülmüştü. Peki, konuyu hatırlayanınız var mı?

Daha önce savaşırken biyolojik olarak ölen askerlere bir takım müdahaleler yapılarak yeniden canlıymış gibi savaşmaları sağlanmakta. Bu sırada bir takım bilgisayar programları ile de hafızaları silinerek yeni hafızalar oluşturulmakta. Filmde diğer savaş sahneleri falan abartılı olarak verilmekte fakat kamuoyuna filmin arka planında bu konuda çalışmalar yapıldığı da gizli olarak işleniyor.

Dünyayı ele geçirmek isteyen bir ülkenin yapması gereken şeylerin başında teknolojik üstünlük sağlamak olduğunu herkes bilir. Fakat bu sırada bir konu daha ön plana çıkıyor. O da insan faktörü. Bütün teknolojik silahları kullanabilen süper askerlere de ihtiyaç duyulmakta.
Öyle bir asker olmalı ki bu, her iklim şartında yaşayabilmeli, sadece yaşayabilen değil en iyi bir şekilde de savaşabilmeli de. Peki, böyle bir şeyi yapabilmek bilimsel olarak mümkün mü? Yani hem Sibirya gibi -70 dereceye varan dondurucu soğuklarda, hem +70 derecede çöl sıcaklarında savaşabilen bir insan olabilmesi mümkün mü? Dikkat edilirse burada toplam 140 derecelik bir ısı farkından söz edilmekte.
Şimdi bilimsel verilerin ışığında dikkatlice düşünmek gerek bu konuyu. Öncelikle gen konusunda bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Gen, DNA molekülünün ortalama 1500 nükleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan parçasına Genetik’de verilen addır. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimidir. Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid dizilerinden oluşur.

Bu genler canlıların bulundukları ortamlara göre farklılıklar göstererek, bulundukları ortamlarda yaşamlarını idame ettirmelerini sağlarlar. Örneğin buzullarda yaşayan bir balıktaki genlerle, Pasifik okyanusunun 2400 metre derinliğinde 121 derece sıcaklıkta bile yaşayan yaşayan strain 121 isimli bir mikrop türünün genleri çok büyük farklılıklar gösterirler. Birisi canlı organizmanın çok düşük ısılarda yaşamasını sağlarken bir başka gen de çok yüksek ısı ortamı içinde canlılığın devamını sağlayabilmektedir.

Şimdi bir düşünmeye başlayalım, bu iki genin tek bir canlıda buluştuğunda neler olur ya da olabilir? Bu iki geni bünyesinde bulunduran organizma, hiçbir canlıda olmayan özelliği sayesinde 140 derecelik değişken ısı ortamı içerisinde her türlü hareket yeteneğine sahip olacaktır. Çöl sıcağında normal ortamındaymış gibi yaşamını devam ettirirken, aynı gün buzul ortamına götürdüğünüzde de yaşamını normal şekilde sürdürmeye devam edecektir.Bilindiği gibi böyle bir şeyin normal şartlarda olabilmesi yüz yıllar hatta bin yılları alan mutasyonlar sayesinde olabilmektedir.Yoksa canlıların yaşamlarında 3-4 derece olan ısı değişiklikleri bile organizma için çok ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir.

Tekrar konumuza dönelim. ABD’de yıllardır bu konu ile ilgili çalışmalar yapıldığını bilmeyen yoktur. ABD genetik mühendisleri önce bu işi tarım alanında yapıp başarılı olduktan sonra gerçekte ilgilenmek istedikleri konuya dönmüşlerdi. Tarımsal alanda yapılan çalışmaların başarılı olması mühendisleri bir hayli heyecanlandırmış ve Bir taraftan CİA diğer taraftan ulusal güvenlik ajansının yönlendirmeleriyle çalışmalar “insan” üzerine kaydırılmaya başlanmıştır.

Bu gün uzay konusunda araştırmalar yapıldığı dedikodusu yapılan 52. bölgede genetik araştırmalar başarı ile bitirilmiş. Sonuçları ise tüm dünyanın gözü önünde televizyonlardan naklen yayınlanmıştı.
Bunun ne olduğunu aslında çok iyi bilmektesiniz. Şimdi tekrar bir hafızalarımızı tazeleyelim hep birlikte.

print

Bir cevap yazın