Sıkıntıların, insanı olgunlaştırdığı ve insan-ı kamil olma noktasında bir merhale kat ettirdiği düşüncesi hem yaşayan kültürümüzde hem de tasavvufta önemli bir yer tutmuştur. İnsanın, mercekle büyütülmüş hali olan devlet için de bu böyledir kanaatini taşıyorum. Ciddi sıkıntıları, birlik ve beraberlikle aşan insanın büyütülmüş hali devlet, devlet-i kâmil olma noktasında çok mesafeler kaydedecektir. Aslında çok farklı ve agresif bir yorumdan bahsetmiyorum. İlimde ve fende çağdaş uygarlıklar seviyesini yakalama hedefinin, bir başka açıdan yorumlanışı olarak görmenizi isterim.
Ey devletinin devlet-i kâmil olmasını isteyen insan-ı kâmil adayları, devlete olan ve tartışılmaz sevgimizi daha da alevlendirmenin, daha da yüceltmenin zamanı gelmiştir.” İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” diyen muhterem, o günden bu yüzyılı bile yorumlayan sözüne kurban olayım. Söz söylendi mi böyle söylenmeli. Bin yıl yaşamalı en azından.
Sorunsuz insan, sorunsuz devlet düşüncesi ya da projesi sadece tatlı bir hayalden ibarettir. Meselenin püf noktası şudur. Devletin kabiliyeti, sorunları çözmede göstereceği başarı ile ölçülür. Makul çarelerle bertaraf edilmiş her sorun, devletin güçlenmesine sebep olur sadece. Çarenin makulü, yöneticinin aklı ile doğru orantılıdır.
Son dönemin büyük şairlerinden Yavuz Bülent Bakiler “Harman” adlı şiir kitabında “Göğü Yumruklayanlar” adlı şiirinde, halin ve kaosun kelimelerden mülhem resmini yapmıştır Anadolu denen tabloya, vatan sevgisi denen fırçayla… Boya ise imanımız…
GÖĞÜ YUMRUKLAYANLAR
Yürüdüler göğü yumruklayarak
Çirkin yüzleri sanki kara bir duman
Kaynar sudan bir ziyafet istiyorlardı
Ağızları kocaman…
Durdular yığın yığın göğü yumruklayarak
Durdu gelip geçenler, durdu sancılı zaman.
Diken gibi bir marş dudaklarında
Ellerinde kan.
Bağırdılar kinle göğü yumruklayarak
Sözleri ateşten korkunç bir yalan
Utandı bütün kuşlar kuş olduğuna
Utandı ağaçlar, utandı meydan.
Kaçırdılar, vurdular göğü yumruklayarak
Yaman kurmuş onların zembereğini kuran.
İçimizden biriydi şehit düşen Mehmetçik
Kurşunlanan kumandan.
Yaktılar, yıktılar göğü yumruklayarak
Kalbimizdi her yerde tutuşup yanan.
Ağır ağır batan bir büyük gemi gibi
Bir uçtan bir uca yaralı vatan.
Sövdüler saydılar göğü yumruklayarak
Ne kıl kadar insanlık, ne din, ne iman…
Ebu Leheb idiler, Vahşi idiler sanki
Her biri bir Allahsız, Peygambersiz gardiyan.
Bir gün bir ses duyulur, gülümser Hilal
Vatan ocağımızın ışığı kararmadan.
Silinir meydanlardan göğü yumruklayanlar
Böyle sürmez bu devran.
Yavuz Bülent BAKİLER
Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle anıyorum.
Haftaya da görüşebilmek umudu ile. Hoşça bakın kendinize…