Yurdumun Güdülmüş İnsanı

Olmayan aklın dünyanın var malına değer der babam hep… Hakikaten ne büyük erdemdir cahillik… Ayrıntılara takılmayan, telaşları, stresleri olmayan, hayattan beklentilerini en aza indirgemiş gününü kurtaran insanlar ne mutlu insanlardır aslında.

Bu tür insanların çoğunluk oluşturduğu yurdumun insanını vatan millet Sakarya, hamaset edebiyatıyla kandırmak, onları yumuşak karınlarından yakalayarak bir takım gerçekleri perdelemek ne de kolay bu ülkede… Bizim insanımız merhametlidir çünkü… Haftalık izledikleri dizide ölen bir adamın ardından gıyabi cenaze namazı kılacak kadar duygusaldır mesela… Gözyaşına asla dayanamaz bizim yurdumuzun insanı. Kanlısı olsa çıkarır verir mendilini gözyaşını silmek için. Eh hal böyleyken başımızdaki devlet büyüklerinin bu insanlara etki etmesi zor olmaz elbette. Organize edilmeden hiçbir işi başaramayan, banka kuyruğunda sıraya geçmeyi bile başlarında bir çoban olmadan beceremeyip birbirini vuran bizim yurdum insanı kendisini ve yaşadığı ortamı kontrol altında tutabileceğine inandığı herkese kanabilir dolayısıyla. Çünkü üşenir kendi kendine çeki düzen vermeye.

Güdülenmiş halk dediğimiz, demagojiye yenik düşen bizim insanımız bu zihniyetle adamın birini bir gün vezir eder, diğer gün rezil…  Asla yargılamaz, ona ne söyleniyorsa ona inanır.

İslamiyetten sonra ataerkil aile yapısına dönen milletimiz için devlet babadır. Yeri gelir döver, yeri gelir sever. Bunu sorgulamak kimsenin haddi değildir. Kimileri için sosyalizmin temelidir DEVLET BABA, kimileri için özelleştirmeci sermayeci liberallerin özel sektör propagandasıdır. Asgari ücreti beğenmeyen delikanlı kapkaççılığı kendisi için daha fazla getirisi olan bir meslek olarak seçer yakalandığında, “açız abi” der ve yine meseleyi devlete bağlar. Bu devlet bize ne veriyor ki…?

Daha kendi ne istediğini bilmeyen birinin, devletten sürekli bir şeyler beklemesi ne kadar doğru bilememekle birlikte bilinçsiz toplum olma yolunda hızla ilerleyen insanımız kredi kartlarına, cep telefonlarına dadanıp, oturduğu yerden sürekli şikayet edebilme lüksüne nasıl sahip oluyor ben bir mana veremiyorum.

Sinan Çetin’in 1930lardaki Türk müziğinin radyolarda çalınmasını yasaklayan zihniyeti eleştirmek için yaptığı ‘mutlu ol bu bir emirdir’ adlı kısa filmi bu konuya verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Zira bizim insanımın kayıtsız şartsız itaate alışkındır. Çoğunun aklına niye diye sormak bile gelmez. Devlete karşı gelinmez çünkü…

Her şey bir tarafa… Emin olduğum tek şey;

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

print

Bir cevap yazın