Büyük bir kamu kurumunun üst düzey yöneticisiyle görüşüyorum. Üst düzey yöneticimiz orta yaş üzeri bir bayan bürokrat. Ben tabi her zamanki gibi lafını esirgemeyen alışılagelmiş tarzımla sorguya başlıyorum.
– Efendim sizin kurumun yol üzerinde herhangi bir tabelası yok. Bulmak hayli zor. Yakın yerlere yayalar ve sürücüler için bir tabela koysanız iyi olmaz mı?
Cevap hemen peşinden geldi.
– O zaman bizim …… kurumun otoparkına önüne gelen dalar. Otoparkta yer bulamayız. Yayalar için de zaten gerek yok. Sağdan soldan sorsunlar herkes zaten ……… idaresini biliyor!
Cevap çivi gibiydi. Acıttı beni bir halk bir vatandaş olarak. Yuttum tabi bu denli banal ve yanlış bir bakış açısını. Üstelik kurumun en üst yöneticisinden böylesi vahim bir bakış açısını taşıması, onu oraya yönetici dikenin de beyninde sorun olduğunu göstermektedir. Hasılı bu silsile devam edip gitmekte…
İkinci sorum yine ısrarla peşinden geldi.
– Efendim tamam tabela için bu açıklamaları yaptınız. Peki, ………. İdaresinin girişinde bir mermer tabela var. O tabelada malumunuz kurumun adı yazmakta. Yalnız o tabela birinci olarak, kurumun en görülmeyen yerine konulmuş ikinci olarak ta on metre yaklaşmadan yazılar okunmamakta. Yani kısaca bu kurumun …….. idaresi olduğunu tabelanın önüne gelene kadar okumak ve görmek imkansız. Buna ne dersiniz?
Buna da cevap matkap gibiydi. Çivi tabiri yeterli gelmedi.
– Biz görülen ve büyük bir yere o tabelayı koyarsak, ilgili ilgisiz herkes buraya gelir, çevreye zarar verir, danışmayı boş yere meşgul ederler, güvenlik sorunları doğar.
Ben de yine cesaretimi toplayarak;
– Peki efendim iyi de o zaman bu ………. İdaresi neden var? Neden saklama gereğini duyuyorsunuz, neden görülmesin, neden bilinmesin. Neden siz varsınız, ne günler için buradasınız? Ben bu soruları sordum mu, evet sordum. Zira o kurumla hiçbir diyet borcum yoktu. Yani bu eleştirilerim bana zarar veremezdi. Bu eleştirilerin personelden gelmesi imkansız. Çünkü kurum yöneticileri bu tür yapıcı eleştirilere karşı tahammül düzeyi sıfır esneklik katsayısında.
Hepiniz, hastaneye, vergi dairesine, bağkura, veya belediye tahsilat veznelerine gitmişsinizdir. Bu bankolarda para veya evrak verilen yerler o kadar daracık tutulmuştur ki, buradan para veya evrakı vermek için önce doksan derece eğilmek zorunda kalacaksınız, sonra da avazınız çıktığınca bağırmak zorunda kalacaksınız. Çünkü memurla iletişim için bu delik çok aşağıdadır, memuru görmeniz mümkün değil veya çok zordur. Ön kapalı veya engellidir. Sesiniz zor duyulmaktadır.
Peki bu personelin yaptığı iş nedir. Dolaylı halkla ilişkilerdir. Yani kamu hizmeti yapmaktadırlar. Kamu zararlı, kamu hastalıklı vebalı, kamu iğrenç kamu hoyrat, kamu tehlikeli. Bu nedenle kamu kurumu da buralardaki kamu personelini korumaktadır kendi sakat mantığına göre. Burada kamu kelimesini “halk” anlamında kullandım.
Bu durumda buralarda halkla ilişkiler yapılmaktadır. Bu kamu hizmeti, halkla ilişmekte midir yoksa halkla çelişmekte midir? Devlet dairelerinde halka ilişkilerin temel mantığı halkla çelişmektir.
Durum ve olgu sözlüğünü söyle sıralayabilirim.
Halkla ilişkiler: Halkla çelişkiler
Danışma: DanışMAAA
Hizmet : Hezimet
Politikacı : Politik ACI
Yarın da Sabır sabır yaaa sabır çeken esnafın vitrinlerindeki indirim afişlerini dile getirelim.
Esenlik dileklerimle.
Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar http://www.yazarport.com, http://www.gunesgazetesi.net http://www.bilgiagi.net http://www.bilgievreni.com, http://www.siyasalforum.net http://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.