“Şu anki Türkiye’nin durumunu anlatan bir kara mizah film yapın” dense, bence mizahçıların birçoğuy son birkaç yılda çoğalarak yükselen hoşgörüsüzlük, “sadece benim görüşüm doğru”, “ ya benim gibi olursun ya da elimdeki güçle canını yakarım” anlayışından dolayı buna cesaret edemeyecektir ve zaten etmeye çalışanların durumu da ortadadır. Cumhuriyet döneminin mizah dergilerine ve mizahçılara en fazla dava açılan ve baskı altında tutulmaya çalışılan dönemini yaşıyoruz. Televizyonda sohbet programları yapan popüler ünlüler dahi korkularından buna cesaret edememektedir.
Ama eğer Türkkiye’nin bugününü geçmişle bağlayarak, sanki hayalmiş gibi gösterip, olayları bugünkü oluş biçimleriyle anlatmaya çalışırsanız karşınıza Gni Müjde imzalı “Osmanlı Cumhuriyeti” filmi çıkacaktır.
Son 30 yılda ( özellikle 80 dikta saldırısından sonra) adım adım,son derece planlı olarak Türkiye’nin ana sac ayakları çökertildi.
Eğitim : Köy Enstitülerinin kapatılması en büyük ayıp ve kayıptı.
Sağlık : Devlet hastanelerine yardımı kesip,maaşları kuşa çevirip, bencilliği pompalayıp, sağlık idealini sektörel bir yapıya çevirip, kenarda ellerini ovuşturarak bekleyen patronların kucağına bırakıldı.
Adalet : Sadece bir tek dünya görüşü ve inancın acımasız, hoşgörüsüz, iyi öğrenim görmüş, çalışkan robotumsu müritleri kadrolara yerleşip, beşeri hukukun işlerliğini tamamen yok edip, insanların hukuka olan saygısını sıfırlayıp, semavi bir hukuk anlayışı peşinde koşularak, neredeyse sona gelindi.
Ve tabiki sanat: İnsan ruhunun ve düşünce biçiminin yüzyıllar süren estetik özgürlük savaşının içine tüm cehaleti, utanmazlığı, ve hoşgörüsüzlüğü ile tükürmeyi marifet sayan, dünyaya sadece gözlerinin altındaki cinsel organlarla bakan yerel yöneticiler, bürokratlar, devlet erkanı, ve iş adamlarını oluşturduğu bir yönetici – tüketici güruhunun bulunduğu bir ortamda gerçek sanatçının nefes alması zaten olası değil.
İşte bu çöküşün ve sonuçlarının tartışıldığı günümüz Türkiye’sinin bilinerek cahil bırakılmış zavallı insanı, seçenek olarak da – çok da doğru bir biçimde kendisine aktarılmamış – geçmişine öykünerek, içindeki tıkanıklığa çare bulmaya çalışıyor. Yediği ekmeğin, aldığı nefesin ne denli zorlu uğraşlar sonucunda edinildiğini anlamayan, beyni yıkanmış insan sayısı gün geçtikçe artıyor. Son zamanlarda “Osmanlı” hayranlığı ile yanıp tutşan her yaş grubundan bir sürü insanla karşılaşıyorum. Ne yaptımsa işe yaramadı. Bu insanlara bir türlü Mustafa Kemal’in düşündüğü, hayal ettiği Türkiye’yi anlatamadım. En sonunda bizim yapmamız gerekeni duyarlı bir mizahçı, Gani Müjde yaptı ve o önemli soruyu sordu: “ ya Mustafa Kemal olmasaydı”, ve “geldikleri gibi giderler” demeseydi, ne olurdu?
Hem şu anki görünen iktidarın hemde bu iktidarın asıl yönetici – yönlendirici birimi olarak çalışan, elele tutşmuş kimi iç, kimi dış oluşumların, son 40 yılı Türkiye’yi bu hale getirebilmek için yoğun bir biçimde çalıştıklarını biliyor ve en azından çalışkanlıklarını (!) takdir ediyorum. Ama ne yazıkki tek bir soruda yıkılabilecek bir hayal dağı yarattıklarını ıskalamış gibi görünüyorlar.
Gidin ve izleyin. Son derece basit, insan doğası ve yapabilecekleri üstüne düşünsel bir çalışma. Bakın bakalım Atatürk olmasaymış bu ülkenin hali ne olurmuş?
ÜTOPYALAR GÜZELDİR; SİZ ONLARIN ÜTOPYA OLDUĞUNU FARK ETMEDİĞİNİZ SÜRECE !
Mavi Günler