Tarih Süzgecinde Harşıt Çayı

Mustafa KÖSE

1.Dünya Savaşı’nda, Rus İşgaline  Karşı Harşıt Çayı Savunması, Halkımızın ve Yörenin Durumu…

Ulusların Tarihinde önem taşıyan, sınır olan doğal hatlar oluşturan, yeni tarihi gelişmelerle durumların terse döndüğü yerler..  İşte Giresun ilinin Tirebolu ilçesinin, Görele, Çanakcı, Çavuşlu, Eynesil ve bilahire Trabzon ve Rize’ye giden yolunda, Körliman denilen yerde Karadeniz’e dökülen, Gümüşhane’nin yüksek dağlarından kopup gelen, dağların dar ve sarp yamaç ve vadilerinden koca  koca taşları koparıp gelen, yemyeşil orman ve fındık bahçelerini geçen Harşıt çayı akmaktadır.  Koca Sis Dağları yamacından görülmektedir. Buralar 1.Dünya Savaşında Vatanımızı işgal eden Rus ordularının durdurulduğu, boyunca cephe oluşturduğumuz,  gönüllü milislerimizin savaş gücüyle Ordumuzun yeniden güç bulduğu topraklardır.  Kurtuluş Savaşına önemli katkı sağlayan Giresun Kuva-yi Milliyeci’lerinin nüveleri, tecrübeli  gönüllü askerleri buralarda yetişmiştir. Topal Osman Ağa da,  Binbaşı Hüseyin Avni Bey’de burada görev başındadır. O günleri yaşayanların yakınlarından da dinleyerek hatırlarda kalanlara bir bakalım….HARŞIT ÇAY’I:Harşıt Çayı Gümüşhane ili Vauk Dağı kuzey eteklerinden doğmakta ve Sifon deresi ismiyle kaynağını almaktadır. Yüksek dağ yarıklarından akan çaya diğer su kaynakları ve küçük dereler katılmakta ve vadilerden hırçın bir şekilde akan Harşıt çayı güçlenerek Gümüşhane sınırlarında 142 km. yol alarak Giresun il sınırlarına girer. Dar ve kayalık vadiler ormanlarla süslenmiştir. Bilhassa bahar aylarında vahşi bir güzellik vardır buralarda…Bölge Pontus, Roma, Bizans hakimiyetlerini yaşamış, Çepni akın ve göçleri, Anadolu Selçuklu, Osmanlı akınları, Trobzon Rum İmparoturluğu’yla uzun savaşlar, yerlerin el değiş- tirmeleri..  Sonunda Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında sefere çıkarak, Trabzon’u da ele geçirerek bütün Karadeniz’i Osmanlı hakimiyetine almıştır. Tarihte pek çok olaylar geçmiş, Türk Oğuz boyu Çepni’ler ilk önceleri yoğun olarak Harşıt vadilerinde  yurt tutmuştur. O Çepniler ki Oğuzname’de Türkmen Boyları arasında “Hemen savaşır, düşmana hemen saldırır ” özelliği verilerek, Türkler için en büyük önem taşıyan  vasıf, savaşçılıkları vurgulanmıştır. Bu özelliğin izleri, Karadeniz yöresi halkımızın çabuk parlayan, kavgadan, tehlikeden çekinmeyen davranış tarzıyla bugünde  görülmekte.. Çepniler Anadolu’nun ancak özellikle Karadeniz Bölgesinin Türkleşmesi’nde, Giresun yöresi başta hemen tüm bölgede hem nüfuslarıyla hem diğer toplulukları etkilemede önemli rol oynamışlardır.Eski tarihlerden beri pek çok kavmin yerleşip yaşadığı bölgede M.Ö.2000’ lerden beri Turani, Türk kavimlerinin yaşadığı artık bilinmektedir. İskitlerin  bölgeye yerleşmesiyle Oğuz unsurları da bölgeye yerleşmiştir. Türk boyla- rından Yazır, Avşar, Akhun, Peçenek, Hazar, Hun, Kuman Türkleri yerleşimi mevcuttur.

Osmanlılar bölgeye geldiğinde yerli halk, Rumlar sadece kıyılarda yaşamaktaydı. Harşıt Çayı vadisi yoğun olarak Çepni yerleşimiydi. Karadeniz’i Doğuya bağlayan kervan yolu Görele, Çanakçı, Çatak köyü, Harşit ve Harşit vadisi ile Torul’a ulaşırdı. Bölgede yüzyıllar içinde pek çok savaşlar olmuş, farklı zamanlardan kalma mevzi, siper kalıntıları, silah, top, mermi kalıntılarına hala rastlanmaktadır. Pek çokta mezarlara, şehit mezarlarına rastlanmaktadır. Kervan yolları kalıntılarına  rastlanmakta bunların bir kısmı hala yayla yolu olarak kullanılmaktadır.

1.Dünya Savaşı 1916 yazında Harşıt çayına dayanan Ruslar, Rus yolu projesiyle, Harşıt vadisinden Gümüşhane’ye Doğu Anadolu’ya uzanan bir yol çalışması başlatmışlardır. Harşıt’ı geçemeyen Ruslar, köylü halkımızı az bir yevmiyeyle çoğu zaman zorla çalıştırmışlar, ancak Bolşevik ihtilalinin devamında terk edip gitmiş -lerdir. Yol da yarım kalmıştır. Esasen Rus askerleri işgal boyunca Karadeniz bölgesinde hiç bir zaman huzur bulamamışlardır. Halkımızın, milis çetelerinin, hem fiili hem psikolojik baskısı karşısında korku ve tedirginlikle yaşamışlardır. Tersine yorumların aksine açık gerçek budur. Ancak savaşta askerlerimizin, milislerimizin ve halkımızın yoksunluklar içinde verdiği savaşın hatırlanması gereken başka yönleri de vardır.. ANILARDA HARŞIT VADİSİ VE SAVAŞ: “Harşıt Çayı Karadeniz’e onüç kilometre kala yayılır bir iyice. Derin vadi açılır biraz. Harşıt yöresinde dar bir ” V “yi andıran doğal yapının aşağılarda menderesler çizerek inmesi gözlere doyum bir açılım sağlar. Çay yorulmuştur artık. Yukardan sürüklediği çay taşları, çakıllar kumlar arasında yayılır. Sincanlar deniz kokusu ile ördekleri kendine çeker. Balıkçıllar döneklere dalıp çıktıkça balıklar çırpınır kırmızı gagalarında…

Geniş büklerde sincanların boş bıraktığı alanlara mısır tarlaları bile yapılmıştır. Taban sulu olduğu için turşuluk fasulyelerin en iyisi çaylar arasında yetişir. Bu bahar ne mısırlar ekilebilmiş, ne de turşuluk fasulyeler dikilebilmiştir. Yalnız çay yatağında değil, Harşıt Çayı’nın batı yamaçlarında gündüzleri bile gezilemez. Geceler de kasvetlidir. Çünkü Ruslar Nisan 1916’da Trabzon’u işgal ettikten sonra Harşıt’a dayanmışlardır.  İşte biz çocuklar, anne- babalarımızdan bu direniş öyküleriyle büyüdük. Harşıt Çayı’nın doğu (İşgaldeki tarafı) yakasından Rus askerleri; Osman kardaş! diye seslendiklerinde  yanıt gelen yerlere mermi yağdırırlarmış..

Çocuklar düşen mermilerden sakınmayı bile bilmezler , düşen mermi çekirdeklerini toplarlarmış gazeller arasından, ya da saylardan..Harşıt’ın doğuya bakan yamaçları korunaklıdır. Fındık bahçelerinin arasına “istihkamlar” kazılmıştır. Askerlerimiz mevzilerdedir. Karşı yamaçlardan mavzer ve top sesleri kesilmez.  Hıdırelleze yakın Şıhlı kıranındaki birliğin elinde işleyen bir topumuz vardır. Arada bir karşı yamaçlara gülle fırlatılır. Yerini de bulur hani. Gerçek top bir tanedir cephe boyu; ancak her gün top sesleri her tepeden karanlıkları yırtar. Mermi atan top, her gece başka bir tepeye nakledilir. Birgün Hıdrellez sırtlarında bir gün uyuzluk tepesinde, başka bir gün çileklik yamacındadır. Gerçek mermiler Ağaçbaşı yada Tepealan’dan düşman mevzilerine yollanırken, yalancı toplarda her tepeden, kuru gürültüyle barut patlatan soba borusundan toplarımız vardır.” (*)

Elimizdeki yazılı belgelerde bu anlatımı desteklemektedir. Sahil Müfrezesi’nde çoğu gönüllü taburları 9 tabur, Harşıt gerisinde yeniden asker ve gönüllülerden oluşturulmuştur. Harşıt’ın  denize döküldüğü yerlerden İymir köyü – İnköy hattında siperlerde konuşlanan birlikler tüfek ve cephane bakımından yeterince donanımlı hale getirilmişler, 8 makinali tüfeğe sahiplerdir. Ancak mevcutta 3 top görülmektedir. Bu topların önce biri sonrada ikincisinin arızalandığı anlaşılmaktadır. Kullanımda olan tek top, çekilmesini kolaylaştıran tekerlere destek bir takım yollarla ve güçlü çekici gönüllülerle bir kaç saat içinde 3-5 değişik mevziye götürülerek Rus mevzilerine ateş edilmektedir. Her türlü imkana sahip Rus askerlerine yoksunluklarımız belli edilmemektedir. Hatta askerlerimize bir dilim kuru ekmek zor yetişirken ve açlık çekilirken bunu öğrenen Rus subaylarına,  tok ve erzağımızın bol olduğu görünümü vermek için ancak bazen kadınlarımızın son kalan ineklerin sütünden yapıp getirdikleri bir iki bakraç yoğurdu, karşı sahilde askerlerimizi gözleyen Rusları yanıltmak için, sanki çok varmışta beğenmemişler gibi, Harşıt’a döktükleri söylenir.. İşte psikolojik savaş kazanmak için yapılan fedakarlık..

DEVAM EDECEK…

KAYNAKÇA:  Sözlü Mülakatlar: Kazım MEMİÇ- E.Öğretmen/ Yazar -Aslancık Köyü-Tirebolu

print

Bir cevap yazın