Hastaların bazen ilaca ama her zaman şefkate ihtiyacı vardır
“Artık anamnezi siz almayacaksınız” başlıklı haberi Referans gazetesinde okudum:
‘’Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi, Amerika ve Finlandiya’da uygulanan kiosklu hasta bakım sistemini Türkiye’ye getirdi. RAPİD3 adı verilen sistemle hastalar, sıra beklerken doktorların kendilerine yöneltecekleri 10 soruyu cevaplayacak ve bu bilgiler doğrudan hastanın dosyasına işlenecek.
Konuyla ilgili dün bir basın toplantısı düzenleyen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı ve Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Hasan Yazıcı, “Artık tüm dünyada pek çok tedavi alanında hastayı dinlemek, röntgen ve laboratuar testlerinden daha fazla önem kazanmaya başladı. Biz de ABD’de yakın zamanda geliştirilen RAPİD3 takip endeksini, ilk defa Türkiye romatoid artrit hastaları için elektronik olarak uygulamaya koyduk” demiş.’’
Kiosklar bilgi vermek veya belirli durumlarda fatura ödemek, bilgi sunumu gibi çok farklı amaçlarla kullanılan, genel olarak çekici bir tasarıma ve dokunmatik ekrana sahip özel amaçlı bilgisayarlar.
Anamnez de, doktorun hastasını hastalığı ile ilgili olarak ayrıntılı biçimde sorgulaması demek ve doğru teşhis için ilk ve en önemli adım. Doğru teşhis için anamnezin yani hastayı sorgulama ve dinlemenin sağladığı bilgiyi hiçbir aletle elde etmek mümkün değil.
Anamnez o kadar önemli ki, tecrübeli bir hekim kimi zaman hastasını daha muayene etmeden anamnezinden doğru teşhise ulaşabilir.
Hekimin hastasına daha çok zaman ayırması, onunla daha çok konuşması, hemhâl olması gerekirken araya bir de bilgisayarları sokmak kâğıt üzerinde doktora zaman kazandırıyor gibi görünebilir ama bana sorarsanız bu, doktorları hastalardan biraz daha uzaklaştıracak bir uygulama.
Hasta değil hastalık tedavi ediliyor
Modern tıbbın en önemli kusurlarından biri de tamamen insan bedenine odaklanması, insan ruhunu ihmal etmesi. Ayşe Hanım’ ın tiroidindeki 5 milimetrelik nodülün Ayşe Hanım’ ın önüne geçmesi, Ahmet Bey’ in karaciğerindeki ikinci derecedeki yağlanmanın Ahmet Bey’ den önemli olması hep bu yüzden. Hastalar değil röntgen ve laboratuar sonuçları tedavi ediliyor.
Hekim-hasta arasındaki karşılıklı sevgi ve saygının giderek ortadan kalkmasının başta gelen sebeplerinden biri de bu bence.
Geleneksel tıpta hekim ile hastası arasında anne- kız, baba-oğul, dede-torun ilişkisinden farklı olmayan bir sıcaklık vardı, ama o müthiş sihir bozuldu. Günümüzde hastalar birer makine hekimler de birer tamirci olup çıkıverdiler.
Modern tıp hastaya değil hastalığa önem ve değer veriyor; hastayı değil hastalığı tedavi ediyor.
İlaç değil hekim tedavi eder
Modern tıpta doktorların hasta ile temasları giderek azalıyor. Artık hiçbir hekim hastasının ne nabzını tutuyor, ne elini alnına koyup ateşine bakıyor, ne de saçlarını okşuyor.
Teşhisi aletler, laboratuarlar koyuyor, tedaviyi ilaçlar, robotlar yapıyor. ‘İlaç değil hekim tedavi eder’ sözünün kulaklardan silinmesi de zaten bu yüzden.
Sıcacık bir gülümsemenin dünyanın en kuvvetli antibiyotiği olduğu, birkaç moral verici sözün en güçlü ağrı kesicilerden daha etkili olduğu, hastanın sırtını sıvazlamanın en iyi nefes açan ilaçtan üstün olduğu unutuldu gitti.
Gelelim neticeye
Elbette teknolojinin nimetlerinden yararlanmaya kimsenin bir diyeceği olamaz. Bunların teşhis ve tedavide yarattığı mucizelere de sözümüz yok elbette. Ama zaten göz temasları, ten temasları giderek azalan hasta ile hekim arasına bir de bilgisayarların girmesi hangi hastaya ne kazandıracak düşünüyorum, bulamıyorum.