Hepimiz Romanız

HEPİMİZ ROMANIZ

Uygar dünya demografik çeşitliliği, toplumsal farklılıkları zenginlik, zenginlikleri de kendileri için “fazladan bir nimet” görmelidir. İnsanlar bunun etnik, dini, düşünsel ayırımını yapmadan her kesimi –kendi cinsinden olmalarından kaynaklı- saygın addetmeli ve “insan”lık görevi gereği bunun ağır sorumluluğunu hissetmelidir.

Son zamanlarda yaygınlaşan atomize anlayışın Romanlar üzerindeki denemesi üzücü değil kahr edici olduğu kadar insanlıkla imtihanımızın tezahürü olduğu inancındayım. Zira vatandaş vatandaştır demek bile eksik kalacağı için insandırlar hepimiz gibi romanlar. Elbette yaşantıları; örf ve adetleri, kültür ve inançları da kimilerine aykırı olabilmektedir. Bundan daha doğal bir şey olamaz zaten.

Çeşitli bahanelerle Romanların yerlerinden kovulmasına yönelik teşebbüslerin ve sonuç olarak başka yerlere göç ettirilmesinin hukuki hiçbir mesnedinin olamayacağı gibi insanlık namına da izah edilir bir yanının bulunmadığı da muhakkaktır.

Sahiplik duygusunun bencil, tahammülsüz, zorba ve dışlayıcı mantığı hiçbir dönemde insanlık ailesine kazandırdığı bir yönü olmamıştır.

Bizim ülkemizde yaşayan, vatandaş olan, devletin ve halkların esenliğini zedelemeyen unsurların baskı hissi taşımaları insanın insan kardeşiyle imtihanıdır dedik. İnsanlık ailesi çağlardan beri çalkantılı süreçlerle veremediği bu sınavı maalesef 3. bin yıla girerken de hem de AB vatandaşlığını zorlayan bir ülkede görüyor olması tek kelimeyle utanç vericidir.

İnsan sayısı kadar farklı düşünce ve inancın olması ve kabul görmesi gerekirken bizler hala Kürt-Türk, Alevi-Sünni, inanan-inanmayan çatışmalarının ziyanını yaşıyorken bunlar yetmemiş gibi Romanları sorun yapma lüksünü yaşıyoruz.

Bu ülkede vergi verilirken, askere alınırken, eğitim alınır-verilirken, diğer hizmet modellerinden yararlanılırken Roman olanlara farklı bir uygulama söz konusu oluyor mu?

En ilkel kabilelerin bile “ıslah” olduğu bir dünyada bizler hala zenginliklerimizi oldukları gibi bağrımıza basamıyorsak kendimizi; vicdan ve en kaybedilmemesi gereken değerlerimizle ilişkimizi sorgulamalıyız.

Kimse kimseden anlayışından dolayı hesaba çekme hakkını kendisinde göremez. İnsanlık değer üreten, değerlendiren ve beraberinde devredilemez değerli (erdemli) bireyler sayesinde esenlik bulabilir. Yoksa insanlık âlemi kendi niteliklerinden kopup bir daha yüzlerce asır bugünkü seviyeye gelemez.

Tahammülü değil saygıyı hak eden insanlık ailesindeki çeşitliliği sorun yapmak din, vicdan, hukuk ve akılla bağdaşmadığı gibi ortalama akla ve vicdana sahip olanlara da uyan bir durum değildir. Bu toplumda bu kadar olumsuz karakterleri barındıranlarımızın olmamasını temenni ediyorum.

O zaman ortalama akla sahip olanların yaşanan olumsuzluğa dur diyecek söylem ve sözlerinin net ve belirgin bir şekilde ortaya çıkması gerekmektedir.

İnsanımız kararını vermelidir;

İnsanca yaşamak için “insan” olmak yeterli midir değil midir? Bilmediğimiz kriterleri bilme hakkımızın olduğu inancındayım.

Her ne sebeple olur ise olsun hiç kimse daha çok vatandaş, daha çok pozitif ayırımcılığa tabi değildir ve olamaz.

print

Ahmet AY içinde , , , , etiketleriyle tarihinde tarafınadan gönderildi.

Ahmet AY hakkında

48 yaşında eğitimciyim. 12 Eylül darbesi mağdur ve mağruruyum, insan hakları aktivisti olarak STK'larda (TGTV, Gönül Köprüsü Derneği ve Mazlumder) çalışmalarında bulunuyorum. Genellikle okurum ama zamanla yazmanın da gerekliliğine inandım. İnsanların özgür ve onurlu yaşamalarını kutsal addediyorum.

Bir cevap yazın